Fantasia RPG
Hoş geldiniz!
Fantasia Rpg'ye üye olabilmek için, bir referansa ihtiyacınız var! Eğlenceye başlamanız için bir tanıdığınızın size kefil olması gerekiyor. Eğer Fantasia dünyasına katılmak istiyorsanız ve sitede referans alabileceğiniz bir üye tanımıyorsanız, Fantasia Dünyası'nın efendisi Dominus ile görüşüp şahsi referansını alabilirsiniz: jfr4ever@hotmail.com
Fantasia RPG
Hoş geldiniz!
Fantasia Rpg'ye üye olabilmek için, bir referansa ihtiyacınız var! Eğlenceye başlamanız için bir tanıdığınızın size kefil olması gerekiyor. Eğer Fantasia dünyasına katılmak istiyorsanız ve sitede referans alabileceğiniz bir üye tanımıyorsanız, Fantasia Dünyası'nın efendisi Dominus ile görüşüp şahsi referansını alabilirsiniz: jfr4ever@hotmail.com
Fantasia RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Fantasia RPG

İyilerin iyi, kötülerin kötü olmadığı bir dünyada, benliğinizi koruyabilecek misiniz?
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar

Aşağa gitmek 
+8
Marlon E. Karle
Joseph Glady
Korael Tydeth Ariavel
Calanthe J. September
Bernard Lapiere
Night N. Buster
Criss Warius Ariavel
Katherine von Dorff
12 posters
YazarMesaj
Katherine von Dorff
Toprak Kullanıcısı / Karanlık Büyülerden Korunma Profesörü
Toprak Kullanıcısı / Karanlık Büyülerden Korunma Profesörü
Katherine von Dorff


Lakap : Cesaretin varsa?
Mesaj Sayısı : 44
Nume : 4784

1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar Empty
MesajKonu: 1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar   1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar Icon_minitimeSalı Mayıs 10, 2011 9:54 am

Dersliğine doğru adımlarını hızlandırırken, giydiği siyah elbisedi dalgalanıyor, onda hoş bir görüntü oluşturuyordu. Her nereye giderse gitsin, her zaman giyimine özen gösterirdi Katherine. Tıpkı diğer şeylerde yaptığı gibi, ayrıntılar onun için önemliydi. Dakikliği sayesinde dersliğine erken gidecekti. Böylece öğrenciler gelmeden, son kez hazırlanmaya vakti olacaktı. Dersliğe girerken, kısa bir süreliğine duraksadı. Renkli gözleri, ilk olarak öğrenci halinde geldiği bu odayı taradı. Yüzünde her zaman rastlanan alaycı gülümsemesi vardı. Küçükler gelmeden ve yüzü ciddileşmeden önce son dakikalarını kullanıyordu sanki. Bir türlü kaybolmuyordu o gülümsemesi yüzünden. Gülümsemesinin sebebi, belki de dersliğine girdiğinde öğrencilerin yüzlerinin alacağı şekildi, belki de sadece içinden geliyordu. Bilmiyordu. Ama bildiği bir şey vardı ki, o da öğrencilere ders verirken bunu belli etmeyecek olsa da, oldukça eğlenecek olmasıydı.

Elbisesinindeki kırışmış yerleri son bir kez düzelttikten sonra, dersliğin köşesindeki masasına oturdu ve yüzüne yerleştirdiği ciddi bir ifade ile öğrencileri beklemeye devam etti. Zaman geçerken, her elementten öğrencileri, yavaş yavaş içeri girmeye başladılar. Hangi elementten olduklarını hemen belli eden bu çocuklara konuşmadan baktı bir süre. Belki de hangi elementten olduklarını anlamasını sağlayan, yıllardır gördüğü yüzlerdi. Herkes içeri girdikten ve sınıfı gözleyen meraklı bakışların ona dönmesinden sonra masasından kalktı. "Hoş geldiniz. Ben Profesör von Droff." Yüzündeki ciddiyeti bozmadan, çok hafif bir tebessüm oluşturup baktı onlara. Ailelerinden yeni koparılmış oldukları için onlara üzülebilirdi belki. Ama bu konuda duygusal davranmayı, çok önceden bırakmıştı Katherine. Bazı erkek öğrencilerdeki hayran bakışları es geçerek konuşmasına devam etti. Her zaman olan olaylar, onun üzerinde bir etki yaratmıyordu artık. "Bildiğiniz üzere, size karanlık büyülerden korunmayı öğreteceğim. Karanlık büyüler ne kadar zorsa, kendinizi onlara karşı savunmanız o kadar zordur. Eğer dersimden geçmek istiyorsanız, fazlasıyla uğraşmanız gerekecek." Bakışlarını onu dinleyen çocukların yüzlerinde dolaştırmaya devam etti. Anlayıp anlamadıklarına bakıyordu. Her öğrencinin bu dersten geçmesini istiyordu. Ona göre, kendi elementini kontrol etmek kolaydı. Bu zaten içlerinde vardı. Ama kendisinin dersini geçmeleri için çok daha fazla çalışmaları gerekecekti. Katherine kolay beğenen biri değildi. "Şunu anlayın ki, herhangi birinizin bölüm başkanı olmayabilirim ama beni en az onları gördüğünüz kadar göreceksiniz. Ortak dersinize girdiğim için de, üç sene boyunca birlikte olacağımız için de." Son bir kez daha gülümseyerek baktıktan sonra baktıktan sonra iç çekti.

Geri dönüp masasına oturduktan sonra, yüzündeki gülümseme zayıflamıştı biraz. Bunun bazı öğrencileri rahatsız ettiğinin farkındaydı ama o, buraya öğrencileri memnun etmek için gelmemişti. Bir şeyler öğretmek için gelmişti. "Dersimi ve bana nasıl hitap edeceğinizi öğrendiğinize göre, size hangi elementten olduğumu da söylemeyeceğim, yakında anlarsınız. Üstelik hangi elementten olduğum sizin için önemli olmamalı da. Önemli olan, benimle aynı elementten olanlara bile aynı muameleyi yapacağımı bilmeniz." Ortamı gerdiğinin farkındaydı. Belki, sadece biraz yumuşak davranabilirdi onlara. İç çektikten sonra oturduğu yerden kalktı ve bu sefer rahat bir şekilde masasının üzerinde oturup, o ana kadar sertliğini ortaya koymuş bu profesörün yaptığı karşısında şaşırmalarını izledi. "Karanlık büyülerden korunma kolay değil, tıpkı karanlık büyünün kendisini öğrenmek gibi. Bu yüzden, üç yıl boyunca, her yılda size farklı bir konu öğreteceğim." Bu sefer yerinde duramayıp masadan indi ve öğrencilerin arasında yürümeye başladı. Onu takip eden başlara çok önem vermeden konuşmaya devam ediyordu. "Eğer bu dersteki büyüleri öğrenemezseniz, hayatta kalma şansınız azalır. Bu yüzden dikkatli dinleyin. İlk yıl, gölge savunma büyülerini işleyeceğiz." Kısa bir an için mırıldanmalar olsa da, elini kaldırıp susturdu onları. "Konuşabilirsiniz demedim. Evet, savunma büyülerinde ona anti-gölge denir. Yapılması, öğrenildiği zaman bile sizi zorlar. Ama çok çalışmanın karşılığında bir şeyler kapabilirsiniz belki."

Elbisesinin eteklerini uçuşturarak ilerledikten sonra sınıfın başında, masasının yanında durdu ve bir anda döndü. Sabırsız ve heyecanlanmış öğrencilere bakarken aklında öğreteceği şeyleri düşünüyordu. Kara büyüleri biliyordu ama onları asla kullanmazdı. Daha doğrusu kullanamazdı. Ama savunmalarını çok iyi yapardı. Bu sınıftaki herkesin başarılı olmasını istiyordu. Başarısızlıklarını kendisinin gibi görecek, bu da öfkelenmesine sebep olacaktı. Farkındaydı bunun. Belki, bu kadar gerginlik yarattıktan ve onları heyecanlandırdıktan sonra, biraz motive edici sözler de söyleyebilirdi. "Savunma büyüleri hangi elementi kullandığınıza bağlı değildir. Bu büyüler için, öyle tuhaf sözler ise hiç gerekmez. Savunma büyülerini yaparken, zihninizi zorlayacaksınız. İlk başta yorulacağınızı biliyorum fakat başardığınız zaman oldukça sevineceksiniz." Onlara derse geldiklerinden beri ilk kez içten ve güven verici bir şekilde gülümsedi. Eski haline dönmeden önce, artık ders hakkında gerekli bilgileri vermesi gerektiğini anlamıştı. "Üç tane savunma büyüsü vardır. Anti-Gölge, Anti-Ruh ve Anti-Ölüm. Size bu sene Anti-Gölge isimli savunmayı öğreteceğim. Bu sizi, gölge isimli karanlık büyülere karşı koruyacak savunma büyüsüdür." Öğrenciler artık derse geçtiklerini anlamış, dikkatlerini iyice ona odaklamışlardı. Katherine'nin istediği şey de buydu zaten. Tüm dikkatlerin onun üzerinde olmasını istiyordu. "Anti-Gölge büyüsünü başarmak için odaklanmalı ve hızlı olmalısınız. Kara büyüler ruhunuzda bünyenizde ciddi hasarlara sebep olabilir. Gölge büyüsü ise zihninize etki edebilir. Savunma büyüsü o kadar geniştir ki, anti-gölge büyüsü, tüm gölge büyülerine karşı savunma oluşturabilir. Şunu unutmayın ki, bu büyüleri öğrenmediğiniz taktirde, hangi savunma büyülerini bilirseniz bilin, kara büyüye etki etmeyecektir." Ellerini göğsünde kavuşturup, kısa süre sessiz kaldı, öğrencilerin söylediklerini sindirmelerini bekledi. Bazılarının hemen uygulamaya geçmek istediğini görebiliyordu. Bu biraz da olsa sinirlenmesine sebep oldu. "Kara büyü uygulamayacağız çocuklar. Herhangi birinize zarar gelmesi hiç iyi olmaz."

Hayal kırıklığına uğramış yüzler karşısında gözlerini devirdikten sonra, duruşunu bozmadan konuşmasına devam etti. Gözlerini kısmış, gelecek tepkileri bilircesine uyarı gönderiyordu sınıfa. "Savunma büyüleri çok güçlü olabilir ama ne yazık ki kara büyüler de güçlüdür. Savunma büyüleri size gelen saldırının gücünü azaltacaktır." Soru işaretlerini görebiliyordu. "Asla tam olarak engelleyemeyebilir. Ne yazık ki böyle bir durum var. Hazırsanız, başlıyoruz çocuklar." Dedi ellerini çırparak. Ders vermeden önce aldığı notları çıkarırken, en önce oturan öğrenciden başlayarak, herkeste dolaşmasını rica etti. "Kağıtlarda, tüm sene boyunca yapacaklarımız yazıyor, not alabilirsiniz. Size söylemek istediğim şudur ki, az sonra büyüyü başarıp başarmadığınıza bakacağım. Bunun için, elementinizden ziyade, zihninize odaklanın. Odak ve dikkat her şey demektir. Siz bunu yapabildiğinizde, gerisini de zihniniz yapacaktır. Başlıyoruz." Dedi. Heyecanlı yüzler görmek onu sevindirmişti. Demek ki çoğunluk bunu yapmak için istekliydi. Peki o zaman dercesine ellerini birbirine sürttükten sonra, herkesin sırasından kalkmasını istedi. Bir anda yerden fırlayan kayalar, sıraları geri iterken, öğrencilerin onun hangi elementten olduklarını anladıklarını biliyordu. Öğrencilerine biraz kendini beğenmiş bir gülümseme ile döndükten sonra boş alanı gösterdi. "Sanırım büyüyü denemeniz için yeterli yer var. Dersliğimiz yeterince geniş olduğuna göre, sırayla alalım sizi buraya." İtiraz etmelerini bekledi ama şaşkınlık, onların itirazlarını önlüyor gibiydi. Evet, Katherine'nin yapmayı sevdiği bir şey varsa, öğrencilere büyülerini herkesin önünde yaptırmaktı. Bu sayede rezil olmak istemeyen çocuklar daha istekli oluyor, büyüyü yapmayı başarıyorlardı.


Önemli:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Criss Warius Ariavel
Aer Öğrencisi / 1. Sınıf
Aer Öğrencisi / 1. Sınıf
Criss Warius Ariavel


Mesaj Sayısı : 18
Nume : 4766

1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar Empty
MesajKonu: Geri: 1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar   1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar Icon_minitimeSalı Mayıs 10, 2011 12:07 pm

Mükemmel bir hava vardı dışarıda hatta o kadar güzeldi ki herkesin hareketleri bu havanın etkisiyle değişmişti. En azından Criss’in düşündüğü şey buydu; çünkü herkesin üzerinden garip bir şekilde ‘mutluluğun aktığı’ söylenebilirdi. Elbette bunu sadece hava şartlarına bağlamak o kadar doğru bir tahmin olmayacaktı. Tabii ki burada bulunan kişilerin geldikleri yerlerde hava şartlarının bu kadar düzenli bir şekilde insanı mutluluğa sürüklemediği bir gerçekti. Ancak bununla beraber adaya ilk ayak bastıkları hatta onun etki alanına girdikleri o ilk günden itibaren her nefes alışlarında içlerine bu güzel adanın özünü çekiyor gibilerdi. Adanın yaydığı o egzotik hava ve büyü ise her yeni öğrencinin vücudunun içerisinde çoktan kendine yer edinmişti.

Criss biliyordu ki öğrencilerin hepsine bu havada derslere girmek dahi bütün insanlığın üzerine gelebilecek en büyük felaket kadar acı veriyordu. Havanın kötü olduğu şartlarda dahi burada derse girmek kesinlikle ikinci plana atılacak bir şey olurdu, eğer karar öğrencilere bırakılsaydı. Adanın gezilecek o kadar mekanı, keşfedilecek o kadar gizli yeri vardı ki sadece bunlar bile rahat bir şekilde birkaç senelerini yemeye yeterdi. Okulda bir sene daha fazladan kalıp kendilerini geliştirme imkanı tanınıyordu. Bunu kesinlikle yapacaktı, dışarıda onu bekleyen kimsesi yoktu. En azından onu gülücüklerle karşılayacak kimsesi yoktu, kardeşi dışında ailesiyle görüşleri fazla uymadığı için sürekli tartışıp dururdu.

Zihnini sıkı dokunmuş bir ağ gibi kaplayan düşüncelerinden kendisini bir an için kurtardığında, yürüyüşünün onu garip bir şekilde Dersliğe doğru getirdiğini fark etti. Kapının önünde yolu kapatırcasına dikilirken, etrafına biraz göz gezdirdi. Koridorlar sessizdi şuanda ancak arada sırada geçen öğrenci grupları sayesinde biraz canlanıyordu. Ve canlandığında da genellikle kızların gözlerini hep üzerinde hissediyordu. Ona bakışlarını kaçırmıyorlardı, Criss’de onca sene aynı şeyleri yaşadıktan sonra yakışıklı olduğunu kabul edip, bunu çok iyi kullanmaya başlamıştı. Normal birisinin o şekli vermesinin imkansıza yakın olduğu dağınık saçları, yakışıklı keskin yüz hatları ve yüzünde göstermekten çok hoşlandığı çekici bir gülümsemesiyle gerçektende kızların ilgi duymaktan kendini alamayacağı birisiydi.

Koridordan geçen birkaç kıza çekici bir şekilde gülümseyip, kızların yanaklarının da kızarıklığıyla karşılığını aldıktan sonra derin bir iç çekip kendisini dersliğin kapısını ittirip içeriye girerken buldu. İçeriye adım atar atmaz, oranın güzelliği karşısında büyülenmişti. Bu bir çoğunun belki de katılmayacağı bir şeydi, ancak burasının muhteşem gizemli bir çekiciliği vardı. İçeriyi birkaç saniye sadece taradıktan sonra gözleri odanın bir köşesinde bulunan Profesörün masasına ve tabii ki orada olan Profesör’e kilitlenmişti. Bronz bir ten, masmavi gözler ve kahverengi saçları ile adanın kendisini temsil edercesine egzotik bir güzelliği vardı. Eğer şuanda farklı bir mekanda, farklı şartlar altında olsalardı Criss kesinlikle hayranlığını bakışlarının yanı sıra sözleriyle de dile getirirdi. Ancak onun Profesörüydü ve bu yüzden mesafeli olmak zorundaydı.

Daha fazla Profesörünü incelemesinin kendisini olmadığı biri gibi göstereceğini ve onunda rahatsız olacağını bildiğinden hayran bir şekilde son bir kez daha ona bakıp, delicesine çarpan kalbinin eşliğinde –ki duyulmadığı için çok mutluydu- arka sıralardan birisine yerleşti. İlk gelen kişi oydu ve bunun getirdiği özgüven Profesörle konuşmasını içten içe destekliyordu. “Ne olabilir ki? Sonuçta o senin Profesörün, tersleyip yollayacak değil ya? Terslenmek mi? Hayatında hangi kız sana karşı koydu şu ana kadar?” düşüncelerinin saçmalamasını kesmek adına başını iki yana sallayıp içinden “Kimi kandırıyorum ben, onun etrafta olduğunu hissetmek dahi normal bir kadın olmadığını kanıtlıyor.” diye söylendi. Ve derse konsantre olma fırsatını da içeriye giren diğer öğrencilerin dikkatini dağıtmasıyla buldu.

Daha önce gördüklerinin yanında hiç karşılaşmadığı kişilerde bu derse gelmişti. Bunda şaşılacak bir şey yoktu, büyük bir okuldu ve ilk günlerden herkesi görüp, tanıması beklenemezdi zaten. Öğrenciler, kendilerine ayrılan masalarına yerleştiklerinde fazla beklemeden masasından kalkarak kendini tanıttı. “Von Dorff” diye düşünürken buldu kendisini Criss, “Profesör Von Dorff” diye de düzeltti dikkatinin tekrar dağıldığını fark edince. İlerleyen zamanlarda eğer derse alışamazsa bu dikkat dağınıklığı onun pekte işine yarayacak cinsten değildi, o yüzden ders sonunda bir şeyler bulup bundan kurtulmayı kafasına koydu. Dikkatini de böylece biraz daha toparlayıp, Profesörün söylediklerini dinlemeye koyuldu. Profesörün kısa duraklamasında fark etti ki, ona hayran bir şekilde bakan sadece kendisi değildi. Hepsini anlam veremediği bir kıskançlıkla süzdü, ancak sonrasında ne yaptığını fark ederek gülümsemesine hakim olamadı. Eğer kendini tutmuş olmasaydı dersin ortasında kahkahalara boğulabilirdi.

Profesör ise sanki uzun zamandır böyle çok ilgi görüyormuş gibi buna aldırış dahi etmiyordu. Onlara kendi güzelliğinin etkisinden kurtulmaları için gibi bıraktığı bir duraksamanın ardından konuşmasına devam etti. Derslerden, neler yapacaklarından bahsediyordu ve tabi birde onu okulda oldukları süre boyunca çok fazla göreceklerinden. Criss’in yüzünde bir gülümseme daha oluştu bunun üzerine, ancak fazla sürmedi çünkü Profesörünün devamında masasına ilerlemesi ve yüzünde ki o görmek için insanların bir çok şeylerini feda etmekten çekinmeyeceği gülümsemesi zayıflamıştı. Criss, bir an için kendisini kötü hissetti. Konuşup moralini yerine getirmek, tekrar o etkileyici gülümsemeyi görmek istiyordu. Ama yapamazdı, kendi yerini unutamazdı. En azından şuanda..

Profesör tekrar konuşmaya başladığında bu sefer derslerini anlatmaya koyulmuştu bile. O sırada “Kesinlikle toprak elementine sahip, böylesi egzotik bir güzelliği başka bir elementin karşılayacağından emin değilim..” diye düşündü Profesörün elementini söylemeyeceğini duyduğunda. Bir kez daha düşünceleri Profesörün bir davranışı üzerine kesilmişti. Biraz önce ki o mutsuzluğu gitmiş şimdi sanki onların yaşında bir kız gibi –tabi onların olamayacağı kadar çekici bir şekilde- masanın üzerine oturmuştu. Bu öğrencilerin rahatlamalarını sağlayacaktı kesinlikle, biraz önce diğerlerinin üzerinde yarattığı o gerginliğin atılması için böyle bir şey gerekiyordu. Ve o da onlara bunu vermişti, işte Criss’in gözünde güzelliğinin yanında ona duyduğu saygının da belirmesi bu ana denk gelmişti. Deneyimsiz birisi değildi, karşısında ki kişilerin duygularını yerine göre değiştirmeyi çok iyi başarıyordu.

Criss, bir şekilde kara büyülere karşı da yakınlık besliyordu. Nedenini de bilmiyordu aslında, tek bildiği garip bir şekilde onları kullanma isteğiydi. Aslında o çok küçüklüğünden beri bir çok elementi kullanmak, büyüleri en iyi şekilde uygulamak istiyordu. Büyüye olan açlığı çok küçük yaşlarda başlamıştı, bunun değişmeyeceğini biliyordu. Büyü, onu içten içe sarmalamıştı bile ve büyüdükçe daha fazlasını bilme isteğiyle onu yönlendiriyordu. Daha fazlasını bilmeliydi, büyünün üzerinde bıraktığı hazzı hiçbir şeye değişemezdi. İşte sırf bu yüzden Profesöre karşı duyduğu hisleri bile geriye itmeyi başarmıştı. Şuanda gözleri yeni bilgilerin açlığıyla parlamış, duruşu daha dik ve güçlü bir hal almıştı.

Uygulamaya geçmek için yanıp tutuşan Criss, Profesörün dağıttığı kağıtları önünde ki öğrencinin ona uzatmasıyla hızlıca kaptı ve baştan sona hızlıca göz gezdirip tekrar gözlerini Profesörün üzerine dikti. Profesör ise bir süre boyunca herkesin kağıtları incelemesini bekledikten sonra çoğu öğrenciyi sonunda uygulamaya geçtiklerini düşündüklerinden mutlu edecek bir şekilde hepsinin ayağa kalkmasını istemişti. Ve neredeyse göz kapayıp açıncaya kadar geçen bir sürede yerden fırlayan şekilsiz kayalar, sıraları kenarlara iterek onlara çok büyük bir yer açmışlardı. “Toprak..” dedi Criss kendine hakim olamayıp yüzünde beliren gülümsemesini de saklamadan. Bakışlara tekrar odaya döndü; açılan alan kadar büyüktü ki Criss bir an için odanın büyü ile –odanın boyutlarının- genişletildiğini düşündü. Herkesin yüzünde de meraklı bakışlar olduğunun farkındaydı. Sonuç olarak burada karşılaştıkları şeyler dışarıda görüp görebileceklerinin çok daha ötesinde olan olaylardı.


Tahmininin aksine herkes sırayla çıkacak ve bütün bir sınıfın önünde büyüyü deneyecekti. Bunun çok iyi sonuçlarının olabileceği gibi heyecandan eli ayağı birbirine dolanan kişilerin olacağı da bir o kadar açıktı. Büyünün bütün vücudunda kaynamasının verdiği etkiyle kendisini sınıfın önüne çıkarken bulmuştu. İçinde titrek bir şekilde kendini belli eden heyecanını, büyünün o büyük ve güçlü dalgaları süpürüp götürmüştü. Criss, herkesin önünde beklerken güçlü, sağlam ve özgüven sahibi bir duruş sergiliyordu. “Zihnine odaklan, büyüye güven.. Kendini ona bırak..” düşünceleri zihninde son bir kez bu şekilde yankılandı ve sonra tekrar sessizliğe büründü. Düşüncelerinin bu kadar berrak olması onu artık şaşırtmıyordu, büyüye kendini bırakacağında hep böyle olurdu zaten. Derin bir nefes aldıktan sonra gözlerini kapatarak zihnine odaklandı, yapacağı büyüyü düşünmenin yanı sıra onu hissetmeye verdi kendisini. Onu yapabileceğini biliyordu, büyü onun yanındaydı, zihni ise büyüyü uygulayacak kıvamdaydı. Ve tamamen hazır olduğunu nefesini düzenleyip, zihninde yapacağı büyünün imgesiyle beraber kendisini içinde kabaran büyünün kucağına bırakarak onun ortaya çıkmasına izin verdi. Bittiğinde ne kadar yorgun olursa olsun, şimdi yapacağı şey buna fazlasıyla değecekti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Night N. Buster
Aer Öğrencisi / 1. Sınıf
Aer Öğrencisi / 1. Sınıf
Night N. Buster


Mesaj Sayısı : 11
Nume : 4763

1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar Empty
MesajKonu: Geri: 1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar   1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar Icon_minitimeSalı Mayıs 10, 2011 1:42 pm

Adaya adım attığı an bir şeylerin farklı olacağını umuyordu ama farklı bir şeylerin olmadığını fark etmesi çok vaktini almamıştı. Hayatı boyunca tek başına yaşamış, etrafındakilerin dikkatini çekmeyecek şekilde davranmayı iyi biliyordu. Okulun ana kapısından geçtikten sonra birkaç kişiyi takip ederek “Karanlık Büyüler Dersliği” yazılı bir dersliğe geldiğini fark etti. İçerisi çok kalabalık olmamasına rağmen sınıfın yavaşta olsa dolmaya başladığını fark etti. Hızlı adımlarla en arka sıralardan birine doğru yöneldi. Geniş bir sıraydı, rahatça uyuyabilirim diyerek ellerini yastık gibi kullanarak kendine bir nevi yatak hazırlardı. Ellerini başının üzerine koyarak, günlük güzellik uykusuna doğru geçişe geçecekti ki, dersliğin içindeki insanların temel dört elementle ilgili şeyler yapmaya çalıştıklarını görüyordu. Büyücü okulu olduğunu biliyordu ve kendiside Aer sınıfındaydı. “Hava…” şeklinde iç geçirdikten sonra kafasını tekrar portatif yastığına yaslayıp uykuya doğru hızlıca bir geçiş yapmak istiyordu. Çok geçmeden dersliğin köşesinde oturan kadın dikkatini çekti… Profesörün o olacağına dair hiçbir şüphesi yoktu, sınıftakilerin aksine yaşı ileri gibiydi.

Çok geçmeden profesörün adının Droff olduğunu öğrendi. Bir yandan uyuyor, bir yandan da profesörün dediklerini dinliyordu. Profesörün adını ilk duyduğunun da küçük bir kahkaha patlatmıştı. İçinden “Droff… Ne biçim bir isim bu be?!” diye düşünmüştü. Profesör kendi elementi hakkında bir bilgi vermeyip, diğer elementlere de muamele konusunda bir farklılık göstermeyeceğini belirttiğinin de bir cevap vermesi gerektiğini düşünüyordu. Kafasını bile kaldırmayarak olduğu yerden sınıfın yeni yeni azalmaya başlayan gürültüsünde “Muamele de bir farklılık göstermeyeceğinizi söylemeniz bile garip değil mi, Profesör Droff? Lakin asıl problem elementinizi bu işin içine katmış olmanız. Eğer konuyu hiç elementlerden açmamış olsaydınız, kimsenin kafasına muamele konusu hakkında bir şüphe sokmuş olamayacaktınız. Şunu bilmenizi isterim ki, ben Aer sınıfında okuyorum buda demek oluyor ki hava büyüleri temel büyülerim olacak ama büyünün “b” sini bile bildiğim söylenemez. Aslında bu sınıfa bile niye geldiğimi bilmiyorum. Tek yapmak istediğim birkaç büyü öğrenip etrafımdaki kişilere hava atmak ama yaptığınız konuşma kanımı kaynatmaya yetti. Göreceksiniz… sınıfın en iyisi olmasam bile gözünüze girmeyi başaracağım.” Sözlerini ettikten sonra sınıftakilerin bakışlarının onun üzerine döneceğini düşünüyordu. Böyle bir şeyin olmasını istemiyordu, çoğu insanda olan ön yargı kanunu sınıftaki kişilerin ona ön yargı ile yaklaşmasına neden olacaktı. Bu düşünceler kafasının kurcalarken sınıftan birini “Toprak” diye bağırdığını fark etti. Sesin önlerden geldiğini fark etti. Sesin kimden geldiğine bakmak için kafasını kaldırdığında önünde küçük bir kağıt topluluğunun olduğunu fark etti. Üzerinde neler yazdığına baktığında, yıllık ders planına benzer bir şeyin olduğunu anladı.

Toprak diye bağıran çocuğun etrafa itilmiş sıraların ortasında ki boşluğa geçtiğini ve yüzüne ciddi bir ifade ile anti-gölge büyüsüne odaklandığını fark etti. “Anti-gölge büyüsü Nasıl bir büyü olabilirdi ki…” diye düşünürken asıl sorunun gölge bazlı saldırılar olduğunu fark etti. “O saldırılar nasıl kullanılabilir ki? Bir gölge ile bir insanı öldürmek… İnanılacak gibi değil.” Diye tekrar iç geçirdi. Çok geçmeden kafasını tekrar portatif yastığına koydu. Gözlerini kapadı ve beynini rahatlatmaya başladı. Ardından kendisinde en çok bulunan şey olan hayal gücü ile temel olarak anti-gölge büyüsünün nasıl bir şey olabileceğini düşündü. Hayal gücünü kullanarak kendini boş bir arazide yarattı. Etrafına da gölgeyi anımsatan ama insan vücutları olan korkutucu yaratıklar üretti. Beynini bu kurguya yöneltmişti, eğer ölüm hissini tamamen yaşamazsa büyüyü de yapamayacağını düşünüyordu. Yaratıkların üzerine saldırmasını istiyordu ve istekleri bir dilekmişçesine gerçekleşti. Yaratıklar üzerine saldırıyordu, etrafında iki veya üç tane yaratık vardı ve bir tanesi boğazına yapışmıştı bile. Ellerinin soğukluğunu bütün bedeninde hissedebiliyordu. Onları oradan yok etmeye yönelik bir şeyler düşünüyordu, “Bir gölgeyi yok edecek temel şey bir ışık patlaması olmalıdır” diye düşündü ve hayal gücünde gölgeleri oradan yok edebilecek türden bir ışık patlaması üretmeye çalışıyordu. Kendisi hayal dünyasında büyüyü kavramaya çalışırken, bir yandan da sınıfta büyüyü öğrenmeye çalışanların olduğunu fark etti. Sınıf sessiz olmasına rağmen olanları hissedebiliyordu adeta. Büyüyü yapabilecek miydi bilmiyordu ama biri ona bu büyüyü yapmak istiyor musun tarzında bir soru yöneltecek olsaydı, cevabı kesinlikle evet olurdu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Bernard Lapiere
Terra Öğrencisi / 1. Sınıf / Sınıf Başkanı
Terra Öğrencisi / 1. Sınıf / Sınıf Başkanı
Bernard Lapiere


Lakap : Rich, Fred.
Mesaj Sayısı : 45
Nume : 4787

1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar Empty
MesajKonu: Geri: 1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar   1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar Icon_minitimeSalı Mayıs 10, 2011 6:35 pm

Garip bir hissiyatla fırlayıverdi yatağından. En garip duygular bir anda vücudunun içine tıkışıvermişti sanki. Garip, bol coşkulu hisleri, boşluk ile kaplı bir melankoliye teslim etmişti bünyelerini. Yatağında doğruldu önce, gün ışığından rahatsız olduğu için kırpışan ve gözleri ile burnunun kesiştiği bölgesi çapak dolu olan gözleri etrafı yokladı. Dışarıdan bakıldığında güçlü, kuvvetli, hiçbir şeyi umursamayan, duygusuz biri olarak görülebilirdi Bernard. Ama aslında içi, derin bir gizem çukuruydu. Titrek, salgın bir mum gibi üşümekteydi. Karlarla kaplı Moskova akşamlarının birinde, Kremlin Sarayı’nın önünde sıralarca dizilmiş banklardan birinde yatan ihtiyar dilenci kadar aciz hissediyordu kendisini. Annesinden ayrılmıştı, kendisini bin bir zorlukla büyüten, olağanüstü keman ve piyano çalan, sarı bukleli saçları beline kadar uzanan güzel annesini… Charlotte’u. 17 yaşında, Bernard’ı doğurduğu an kaçıp giden adi kocası Gerard’a rağmen, tüm gücüyle oğluna bakan Charlotte’u. Yine de işin duygusal kısmını fazla dışarıya çıkarmamalıydı. Sonuçta, günü geldiğinde, elementinin gerçek efendisi olmayı planlıyordu ve bunu duygusallıktan gelen bir acizlikle yapamazdı. Gözleri hâlâ titriyordu ki, dağılmış, çarşafı, örtüsü, yorganı; hepsi ayrı köşelere dağılmış yatağının yanındaki kişisel dolabının üstündeki programa baktı. Dün, Toprak dersindeydi. Yorulmuştu, aşırı konsantre olduğu için başı ağrımaktaydı biraz ve de elbette uzun süre havada tuttuğu kolları… Aslında o kadar ehemmiyet göstermesi için açık seçik bir sebep yoktu fakat gözünde büyüttüğü basit büyüyü kendisi için cehenneme çevirmişti. Votka gibi düşündü ilk girdiği dersi… İçerken hoş, rahat, uyandığında bazuka gibi çarpan…

Bir süre sonra yatağından kurtulabilmiş, ayaklarında terlik, esnemek suretiyle ilerliyordu. Zindan katındaki yatakhanesinin ücra, kasvetli, sisli, nemli yollarında ilerlemeye başladı. Oysaki alışılageldiğinin çok dışında bir ortamdı bu ortam. Neredeydi yediği o güzel yemekler, yattığı kuş tüyünden yapılma yataklar… Bu fikriyatların sonucunda, varabilmiş olduğu lavaboda, yüzünü yıkadı. Ve tabii ki uyduruk bir şekilde ellerini de. Ardından “sabah kalkınca yapılması gereken bin bir çeşit formalite” kanunlarına uyarak geri döndü programına… Bugün bir dersi vardı. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi! Eh, savunma sanatının çok önemli olduğunu inkâr edemezdi açıkçası. Her ne kadar karanlık büyüleri öğrenmeyi yeğleyecek olsa da, savunma sanatı da muazzam derecede önemliydi. Ayrıca arzuladığı gayesine ulaşması için de bu çok önemli alanda muktedir olması gerekmekteydi. Bunun için, hiç sıkılmadan, erinmeden bu çok mühim derse girecekti.

Gerekli araç-gereçlerini topladığı gibi, ağır aksak adımlarla yürümeye başladı. Aklında yegânesi, sevdiceği Calanthe vardı. O güzel yüzü canlanıverdi gözlerinin önünde, eksiksiz. Özlemişti onu, sahil gezisine katılacaksa güzel bir gün geçirebilirlerdi herhalde. Amma velâkin şimdi bunun da sırası değildi. Ortak Derslikler katındaki derslikleri inceledi. Coğrafya, Fantasia Tarihi, Zanaat ve işte! Karanlık Büyülerden Korunma Dersliği! Dersliği bulduğu için oldukça mutlu bir yüz ifadesiyle, giriverdi sınıfa. Ön sıralardan birine gömüldü, arada sırada saçlarıyla oynayarak, arada sırada pencerelerden içeri doluşan çiçeklerin, bitkilerin, toprağın kokusunu duyarak profesörü beklemeye başladı. Profesörünün karakteristik özelliklerini bilmiyordu. Ancak tahmin etmesi o kadar da zor değildi. Okuldaki çoğu profesör, disiplinli, toleranslı, ilk dersten taviz vermemeye oldukça özen gösteren şahıslardı. Ki böyle düşünmesinin hemen ardından, bir profesör için fazla güzel olan bayan giriverdi derslikten içeri. "Hoş geldiniz. Ben Profesör von Droff." Diyerek başladı sözlerine. Von Droff diye tekrarları içinden bir kez daha. Ve meraklı, istekli bakışlarla yoklamaya devam etti son durumu. Profesör ise başladığı konuşmasını sürdürdü. "Bildiğiniz üzere, size karanlık büyülerden korunmayı öğreteceğim. Karanlık büyüler ne kadar zorsa, kendinizi onlara karşı savunmanız o kadar zordur. Eğer dersimden geçmek istiyorsanız, fazlasıyla uğraşmanız gerekecek." Ah, elbette biliyordu bunu. Çünkü neredeyse tüm derslerde aynı şey tekrarlanmaktaydı zaten. Umursuyordu hem de fazlasıyla. Elinden ne geliyorsa yapmalıydı, yapacaktı.

Birkaç söz daha işitti Bernard. Açıkçası bu tanışma, ders tanıtım faslıyla pek içli dışlı, samimi değildi. Profesörün elementini söylemeyeceği, yakında zaten anlayacakları, üç sene birlikte olacakları, her element grubuna aynı şekilde muamele edeceği, her yıl farklı bir konu öğretileceği ve bu yıl da Anti-Gölge büyüsünün öğrenileceği ana başlıklardı sadece. Ah, evet harfiyen biliyordu her şeyi. Sadece edebi anlatımla, sözcüklerle uğraşmıyordu. Asıl önemli olan şey, kullanılan cümleler miydi yoksa verilmek istenen mesaj mıydı? Kişinin fikrine göre değişir tabi. Ne yazık ki bu tür felsefi şeylerle kafasını yoramazdı. Sonuçta, artık lisede değil, Magia Büyü Okulu’ndaydı. Yani ne Biyoloji, ne kimya, ne sosyoloji, ne mantık… Hiçbir şey çekmesi gerekmiyordu, tek yapması gereken daha zor fakat bir o kadar da zevkli olan derslere katılmaktı. Kendi benliğini yaratmak ve istediği amaç için son sürat ilerlemek, çalışmak, çalışmak ve yine çalışmaktı.

Gözleri kapalı değildi ama ruhu kapalıydı nedense. Herkes büyüyü denemek için uğraşırken yerinde oturmuştu. Her ne kadar profesör elementinize kafa yormayın dese de, zihin gücü öyle ahım şahım değildi. Toprağı hissetti, uzakta olan, bulunduğu binanın ezdiği toprağı… Acıları hissetti, kahroluşları, savaş sonrası kanla sulanan toprağı, balçıklaşmış toprağı, katı toprağı… Evren üzerinde, kâinatta var olan tüm toprakları bir bünyede, kendi ruhunda hissetti. Öyle bir güç patlaması yaşadı ki kendi içinde. Toprağın ayakları altında dalgalandığını, deprem olduğunu dahi düşünebildi bir an. Ruhu bedeninden ayrılıp çok daha güçlü bir şey yaparcasına yok olmuştu sanki. Çok garipti, uçmuş, titremiş, korkmuş, güçlenmiş… Kısacası bir senfoni gibiydi iç dünyası, yer yer artan ritimler ve ardından gelen sükûnet. Her şey öyle karmakarışık gözükmekteydi ki… Ama gel gör ki aslında tüm bu olanlar birbirlerini destekleyici unsurlardı. Bir anda tüm toprağı mutlulukla hissetti. Balçıklaşmış toprağın verimli bir toprağa dönüştüğünü, kanla sulanmış toprağın üzerinde güzel lalelerin açtığı ve de toprak üzerinde bağıran anaların yerine gelen mutlu mesut çocukları gördü. Üzerine gelen karanlık, gölgemsi, kukuletalı, pelerinli, kendi hayal ürünü olmasına karşın oldukça garip olan yaratığı uzaklaştırdı vücudundan. Ve o mistik, garip, tarif edilemez gizemli dalgalanma bir anda durdu. Açık olan gözleri, normal dünyaya geri dönmüştü sanki. Bir an kafasını salladı, depremler, balçıklar her şey yok olmuştu. İşte bu yüzden Bernard rahatlıkta diyebilirdi ki “Benim iç dünyam, dünya kadar. Uçsuz bucaksız…” Ve bir şairin de her zaman dediğini de her zaman derdi o. “Toprağı sev, anan kadar!” Tekrar yumdu gözlerini ve açtı. Profesörüne bakmaktaydı şu an. Onca yılın ardından neler hissettiğini anlayabilirdi galiba. Hafiften bir tebessüm sergiledi profesöre. Ardından yorum için beklemeye başladı, kendisi için büyük ve güçlüydü. Fakat kendinden önemlisi, başkaları vardı dünyada. Kendi için büyük adımı, dünya ve her şeyden çok sevdiği toprak anası için nasıldı ki? Hah, unutmadan; profesör o çalışma alanını yaratırken, toprak elementi kullanıcısı olduğunu anlamıştı Bernard. Ne de olsa zeki biriydi o!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Calanthe J. September
Aer Öğrencisi / 1. Sınıf
Aer Öğrencisi / 1. Sınıf
Calanthe J. September


Mesaj Sayısı : 87
Nume : 4785

1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar Empty
MesajKonu: Geri: 1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar   1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar Icon_minitimeÇarş. Mayıs 11, 2011 5:25 pm

Yatağından kalktığında üzerinde anlam veremediği bir miskinlik vardı. Dünyadan kopmuş, amaçsız, sadece uyumak isteyen biri gibi. Bütün gün tembellik yapmak istiyordu. Açık havada çimlere uzanarak, havayı içine çekmek, kitap okumak, bu büyülü adanın her yerini görmek... Ders zamanı olduğunu da iyi biliyordu. Yatakta oyalanabildiğince uzun zaman geçirdi. Yatağından kalkmak gibi bir düşüncesi yoktu. Buraya ilk geldiğinde hissettiği o duyguya ne olmuştu? Kendinden emin, ısrarcı Calanthe yok olmuştu sanki. Ani bir hareketle ayağa kalkarak pencereden bakındı. Adanın görüntüsüyle uyanmak çok rahatlatıcıydı. Yüzünde belli belirsiz bir gülümseme oluşmuştu. Havayı içine çekerek arınmaya, miskinliği üzerinden atmaya çalıştı. Pek başarılı olduğu söylenemezdi doğrusu. Hala tek yapmak istediği tembellikti. Nedenini bilmiyordu ama Calanthe yok olmuştu sanki. Onun yerine dünyadan zevk almayan, miskin, işe yaramaz biri gelmişti. Mecbur olmasa o dersliğe hiç gitmezdi. Ancak ilk günden profesörlerle kötü geçinmek istemiyordu. Nede olsa üç yıl boyunca onlarla yüz yüze olacaktı. Karanlık Büyülerden Korunma dersi ortak bir dersti. Diğer element kullanıcılarıyla tanışma fikri daha cazip geliyordu. Zaten bu yüzdendi kendine gelme çabaları. Lavaboya giderek yüzünü yıkadı. Göz altları biraz morarmıştı. Her zaman yerini yadırgayan biri olduğu için pek uyuyamıyordu. Buraya alışması uzun zaman alacak gibiydi. Saçlarını taradıktan sonra üzerine rahat hissedebileceği bir şeyler geçirerek dersliğe doğru ilerlemeye başladı. Yavaş yavaş dersliklerin önünden geçtikten sonra nihayet girmesi gereken dersin dersliğini bulmuştu. Hissettiği duyguların yüzüne yansımasından korkuyordu oldukça. Korkak gibi gözükmek istemiyordu tabii. Kendinden emin bir şekilde içeri girdi. İçerisi baya kalabalıktı. Ortak ders olduğu için diğer element kullanıcıları da buradaydı. İçlerinden biri dikkatini çekti. Ancak tam emin olamıyordu. Oturmak için sıraya doğru ilerlerken kafasını o yöne doğru çevirdi Calnty.

Emin olamıyordu kendinden. Birkaç kez gözlerini kapayıp açtıktan sonra gördüğü kişinin gerçek olduğunu anladı. Bernard duruyordu tam yan tarafında. Lisede en gıcık olduğu hatta kavga ettiği tek kişi. Yüzündeki ifadenin ne olduğunu bilemiyordu. Bakışları birden donuklaştı. Aklına o gün gelmişti. Tartışmanın sebebini tam olarak hatırlamıyordu bile. ancak Bernard ona karşı ağır sözler söylemişti. İlk kez okulda bu yüzden ağlamıştı Calanthe. Zaten her zaman için çok kırılgan biri olmuştu. bunu çevresindekilere belli etmemek için büyük uğraşlar veriyordu. Bir yerden sonra ise insan dayanamıyordu. Dayanacak gücü kalmayınca da salıyordu kendini., ağlıyordu. O günü unutmasına imkan yoktu. Fazla kırılmıştı. Gözlerini kırpıştırarak kendine gelmeye çalıştı. Hatırlamak istemiyordu. Kavga etmekten nefret ederdi. Hele ki bir erkekle... Hızla yerine oturduktan sonra Bernard'ın onu fark etmemesini umarak profesöre odaklanmaya çalıştı. Buradaki bütün profesörler gibi o da çok güzeldi. Yani lisedeki gibi yaşlı değildiler. "Hoş geldiniz. Ben Profesör von Droff." dedi. Her profesöre olduğu gibi ona da saygılı olacaktım. Zaten onları kendime bir tür örnek aldığım için böyle kişilere karşı çıkmak gibi bir huyum olmazdı. Tabii istisnai durumlar her zaman olurdu. Profesörün söylediklerine kulak kesildim. Kara büyülerden korunmayı öğrenecektik. Ancak kara büyüleri öğrenemeyecektik. Ne saçma bir şeydi bu böyle? Büyüye büyüyle karşılık vermek istiyordum ben. Savunma değil. Kendimi kurtarmak yerine o karanlık büyüyü yapana acı vermek...

Tabii ben bunu yapamayacağımın farkındaydım. Neymiş kara büyüler çok zararlıymış. Bize ne? Kendimizi savunmaya çalışmak yerine neden ona zarar vermeye çalışmayalım ki? Çok saçma geliyordu doğrusu. Bu konuyu daha sonra profesörle konuşmaya karar vermiştim. Bir gözüm sürekli Bernard'a kayıyordu. Onu kampta görmemiştim. Hangi elemente sahip olduğunu baya merak ediyordum. Ama kolay kolay konuşacağımızı da sanmıyordum. Zaten benimle konuşmazdı. "Sanırım büyüyü denemeniz için yeterli yer var. Dersliğimiz yeterince geniş olduğuna göre, sırayla alalım sizi buraya." dedi profesör. Erkek öğrencilerin gözleri onun üzerinden hiç ayrılmıyordu. Eh, haklıydılar. Böyle bir profesörü kimse beklemiyordu. Element öğretmenim de oldukça güzeldi. Şimdilik görmediğim bir profesör kalmıştı. Onunla da en kısa sürece içerisinde tanışacaktık. Anlayışlı biri olmasını umuyordum.

Sırayla herkes ayağa kalktı. Herkesin önünde deneyecektik savunma büyüsünü. Elementleri harekete geçirmek gibi tek yapmamız gereken şeyin odaklanma olduğunu duymak beni sevindirmişti. Saçma sapan kelimeleri ezberlemek zorunda değildik. Zaten böyle bir şeyde beklemiyordum. Sadece filmlerde olurdu o tür şeyler. Önemli olan büyüyü içinde hissetmekti. Ben bunu iliklerime kadar hissediyordum. Sıra bana geldiğinde kızardığımı hissettim. Herkesin ortasında yapıyorduk bunu. Yani Bernard beni fark edecektir büyük ihtimalle. Yanlış bir şey yaparsam benimle nasıl alay edebileceğini hissetmek zor olmuyordu. Gözlerimi kapadım. Profesör elementimizi düşünmemize gerek olmadığını söylemişti. Ancak şu an için tek dayanağım havaydı. Onu düşünmek özgüvenimi artırıyordu. Sahil kenarında güneşin batışını düşündüm. Bu daha kolay konsantre olmamı sağlıyordu. Bir anlık kendimden geçmenin ardından gözlerimi açtığımda başarılı olduğumu zannediyordum. Profesör hafif gülümsüyordu. ''Bir sorum olacaktı profesör. Neden karanlık büyüyü öğrenemiyoruz?'' dedim. Cesaretim yerine gelmişti, küçük başarının ardından. Bu sorum profesörü kızdırabilirdi. Yani onunda zorunlulukları vardı. Ona söylenileni yapıyordu. Bense kendimce haklı olduğumu düşünüyordum. Bu sorum başkalarınında dikkatini çekmiş olacak ki herkesin gözü üzerimdeydi. Benim gibi diğerlerinin de bunu istediğini biliyordum. Bir çoğumuz benziyorduk aslında. Hepimiz heyecanlıydık. Büyü yapabilecek olduğumuzu bilmek bizde garip bir his uyandırıyordu. Bir an önce her şeyi öğrenmek, düellolara katılmak istiyorduk. Tabii bunlar benim düşüncelerimdi. ama bir çoğunun benim gibi düşündüğünden emindim. Bunu yüzlerinden okumak çokta zor olmuyordu. Madem büyü öğreniyorduk, en güçlü büyüleri öğrenmek isterdik tabi ki. Ben yerime geçerken profesörün gözü benim üzerimdeydi. Alana başka biri çıkmıştı şimdi. Bernard ise bana bakıyordu. O an ne yapacağımı şaşırmıştım. Yerime oturdum, beklemeye başladım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Korael Tydeth Ariavel
Aer Öğrencisi / 1. Sınıf
Aer Öğrencisi / 1. Sınıf
Korael Tydeth Ariavel


Mesaj Sayısı : 36
Nume : 4776

1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar Empty
MesajKonu: Geri: 1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar   1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar Icon_minitimeÇarş. Mayıs 11, 2011 6:11 pm

Buradaki ilk yılında gireceği ikinci ders olan Karanlık Büyülerden Korunma için dersliğe doğru ilerleyen insanların arasına karışmıştı bir kez daha. Etrafındaki kalabalığa baklırsa okuldaki birinci sınıfların nüfusu bile onu rahatsız edebilecek kadar fazlaydı. Yalnız başına olmayı, kafasını dinlerken onu rahatsız edebilecek insanlardan uzak olmayı öyle çok isterdi ki Korael, bir an için bu okuldan en kısa yoldan uzaklaşmayı bile düşündürmüştü bu kalabalık. Etrafında bulunan her bir insan ona acı veriyormuş ve bu da yürüyüşünü etkiliyormuş gibi ağır adımlarla ilerliyordu bu dersliğe doğru. Aslına bakılırsa, bu derse yavaş adımlarla gitmesinin bir sebebi daha vardı. İsminden bile hoşlanmadığı şeylerdi kara büyüler, bu dünyada vaar olmaları bile gereksiz şeyler. Sadece onlara karşı savunma bile olsa Korael, içinde onların adının bile geçtiği bir dersin olmasını kaldıramıyordu. Eğer zorunda olmasa almayacağı derslerin başında geliyordu bu ders. Yine de elinden gelen bir şey olmadığını kabul ettiğini gösteren bir iç çekişle dersliğe doğru adımlamaya devam etti. Bu dersin sıkıcı olacağına dair düşüncelerinin haksız çıkmasını umarak biraz daha hızlanmıştı bu kez adımları. En sonunda ise kendisini dersliğn hemen önünde, içeri girmeye hazırlanırken bulmuştu. Birçok kişiden farklı giyimi ile öğrenciden çok bir kılıç ustası gibi görünse bile bu giysilerin şu anki dağınık halleriyle içeri girmek pek iyi bir fikir sayılmazdı. Zaten çektiği dikkatlerin miktarını artırmamak için üzerindekileri biraz düzeltmişti bu yüzden içeri girmeden önce.

Nihayet dersliğin kapısını öncesinde aldığı derin bir nefesin ardından itmişti. İlk kez gördüğü bu dersliğin de -en azından başta- diğerlerinden pek bir farklı yanı yokmuş gibiydi. Sadece sıralar ve okulda bir adetmiş gibi öğrencilerden önce gelmiş bir profesör. Gerçekten de böyle bir kural falan mı vardı bu okulda? Şimdiye kadar girdiği her derste profesörler öğrencilerden önce sınıfa girmiş oluyordu çünkü. Ancak bu profesörde farklı olan bir şey varmış gibi gelmişti ona. Karşısındaki kadının ilk dikkatini çeken özelliği, kesinlikle güzelliği olmuştu. Hatta bu yüzden kendi kendine, kısık bir sesle birkaç kelime bile etmişti. "Hadi canım..." Neyse ki sınıfa yeni giren bu çaylağın söylediklerini hiçkimse duymamış gibi görünüyordu. Şanslı gününde bile olabilirdi.

Siyah düzgün giyimli kadının duruşuysa, güzelliğini bile gölgede bırakacak kadar soğuktu. Sanki burada olduğu için kendine küfrediyormuş gibi bir hali varmış gibi görünüyordu adeta. Ya da belki de sadece öğrencilerine karşı sert görünmeye çalışıyor, bu yolla dersini düzenli ve disiplinli bir şekilde işleyebileceğini düşünüyor olabilirdi. Ancak sınıftaki yüzlere bir göz gezdirdikten sonra Korael, bunun pek de kolay olmayacağını kolaylıkla söyleyebilirdi. Aer'de ileride büyük bir ihtimalle haylazlıklarıyla isim yapacak olan üçlünün, diğeri iki üyesiyle göz göze geldikten sonra bunları kolaylıkla söyleyebilirdi. Kardeşi Criss ve kuzeni Night varken, hele bir de Korael de onlara katılmışsa hiçbir ortam kolay kolay sessiz kalamazdı çünkü. Bu "karmaşa kaynakları" ile uğraşma konusunda profesöre içinden şans dilemeyi ihmal etmemişti sırasına doğru ilerlerken. Kendisini sıranın üzerine bırakırken profesör de konuşmaya başlamıştı. Klasik bir kendini tanıtma ve ardından 'derslerinize çalışın', 'benim dersimde haylazlık yapmayın' mesajlarının ya da ona benzer şeylerin ardından adının von Dorff olduğunu öğrendiği profesör masasının üzerine oturmuş onlara bu yılın ders konusunu anlatmaya başlamıştı. Bu sırada ön sırada oturan bir şanssızsa sınıftaki herkese elinde bulunan notları dağıtıyordu. Görünüşe göre bu ders düşündüğünden çok daha teorik geçecek gibiydi. Kendi kendine söylenmeye başlamıştı yine, teorik çalışmalardan hiç ama hiç hoşlanmayan biri olarak bunu yapması doğal sayılırdı aslında. "Uyuşuk tipler gibi teorik çalışacağız sanırım. Harika.(!) "

Kimsenin onu duymadığına, söylenmesine kulak vermediğine ya da ister istemez onu işitmediğine emin olmasına rağmen birdenbire uygulamaya geçeceklerini söylemişti profesör. "Sanırım erken konuşmuşum." Nihayet biraz hareket edebilme özgürlüğüne sahip olmanın verdiği enerjiyle kalkmıştı az önce neredeyse üzerinde uyuyacağı sıradan. Az önce sınıfı dolaşan doğuştan şanssız görünüşlü tipin eline tutuşturduğu kağıtta yazanlara bir göz attıktan ve her ne kadar dinlemiyormuş gibi görünmesine rağmen profesörün söylediklerini içinden bir kez daha tekrar etmesiyle kendini hazır hissetmişti bile. Yapıp yapamayacağından emin olmasa bile en azından denemeye hazırdı Anti-Gölge büyülerini. Zor olacağına şüphe duymamasına rağmen başaracağına olan inancı kendini hazır hissettiriyordu ona belki de. Kardeşi ve kuzeni de dahil olan bir grup öğrencinin ardından nihayet az önce açılmış olan alana çıkma sırası ona gelmişti. Göz önünde olmanın verdiği rahatsızlık hissini engellemek için etrafındakileri yok sayarcasına kapatmıştı gözlerini. Aklına gelebilecek her şeyden uzaklaşmaya çalışıyordu o an için. İnsanlar, elementi, içinde bulunduğu sınıf... Artık hiçbiri yokmuş gibi yapacağı şeyi düşünüyordu. Profesörün de dediği gibi zihnine odaklanıyordu artık. Bir gölgeyi yok edecek yegane şeyi, ışığı oluşturması gerektiğini düşünüyordu zihninde. O ışığı bir çeşit kalkan gibi kullanmalıydı o an. Herşeyden uzaklaşıp gittikçe konsantre olduğunda ise büyüyü yapmak için hamlesini yapacaktı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Joseph Glady
Aqua Öğrencisi / 1. Sınıf
Aqua Öğrencisi / 1. Sınıf
Joseph Glady


Lakap : Josh
Mesaj Sayısı : 76
Nume : 4802

1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar Empty
MesajKonu: Geri: 1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar   1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar Icon_minitimePerş. Mayıs 12, 2011 6:39 am

Kaldığı odasının sol köşesinde kalan, üzerine çeşitli elemental motifler geçirilmiş ince camdan sızan gün ışığının, hafif esmer tenine vurmasıyla, yeşil gözlerini geniş odanın içine doğru araladı Josh. Bir yandan kötü bir rüya görmediğine mesut iken bir yandan geceden kalma boğaz kuruluğunu gidermek için etrafta bir bardak su arıyordu. Krem rengi ve yünlü terliklerini ayağına kısa sürede geçirip odasının ortasına doğru yürümeye başladı genç Josh. Buraya geldiğinden beri monotonlaşan hayatı fazla değişmeyerek devam ediyordu. Gün ışığını arkasına alıp cübbesini üzerinden çıkardı. Üzerine yakışır bir iki kıyafet seçmesinin ardından küçük bir aynanın karşısına geçti. Hafif is kokan taştan duvarların üzerindeki küçük aynayı, tozlanmış ve bir bacağı kırılmış iskemlenin üzerinde duran küçük kağıt parçasıyla bir çırpıda siliverdi. İskemlenin üzerinde asılı duran karton parçasına eğilerek baktı uzun uzun. Kırmızı el yazmasıyla ' Karanlık Büyülerden Korunma' yazıyordu. Arkasından birisi itmiş gibi tökezledi aniden. Bacağı kırık iskemleyi tutunca yere çöküverdi. Dirençli vücudunun verdiği kuvvet olsa gerek, hiç bir yeri acımadı fakat kısa bir öksürük nöbetinde kaldı. Josh'a kötü isimler gösterilince hep ailesi aklına geliyordu. Annesinin çığlıkları, babasının çaresizliği ve acımasız gün ışığı. Düşüp kaldığı yerin karşısında duran bir kaç kağıdı almak üzere doğruldu ahşap zeminin üzerinde. Ağır adımlarının ardından loş koridora adımını attı. Yüzündeki acınası ifadeyi yok etmek için etrafta onu hoşnut edecekler şeyleri arıyordu yeşil gözleri. Düşmanlarına fırsat vermemeliydi Josh. Daha şimdiden, sadece yüz ifadesinden bir çok kişinin ayak işini yapabilirdi. Kısa bir süre duraksadı. Etrafta Josh'ı eğlendirebilecek tek bir obje dâhi yoktu. Daha da kederlendi. Sağında kalan duvara doğru küçük bir adım atmasının ardından çehresini duvara yasladı. Yüzünü buz kesmişti genç Josh'ın. Aldırmadan devam etti. Soğuk hava onun umursamazlığını körüklüyor, duygularını siliyordu. Dilini üslubluca dudaklarında gezdirdikten sonra tuvalete doğru koşar adımlarla ilermeye başladı. Çelik kadar ağır, tahtadan kapıyı aralamasından sonra geniş bir aynanın önünde aldı soluğunu. Üzerinde çeşitli ütopik desenlerin bulunduğu musluğu kendisine doğru çevirdi. İki avunu sıkıca birleştirmesiyle soğuk suyun avuçlarının içine dolmasını bekledi. Buz gibi suyu, ısınmaya yüz tutmuş çehresine değdirdiğinde daha da rahatladığını hissediyordu Josh. Odasındakine göre daha büyük olan aynanın karşısında, profesörünü tatmin edecek bir görünüş yakalamak istemişçesine kendini kontrol etti. Hoş musluğu aksi yöne çevirip kapadı. En sonunda yüzündeki acınası ifadeyi silebilmiş, dersliğinin yolunu tutmuştu. Dersliğinin önüne gelince, pek hüzünlenmişti. Geniş kapının ortasına iki ve sert tıklatma yaptıktan sonra içeri adımını attı Josh. Profesörü belli ki erkenden gelmişti dersliğine, lâkin sınıfta beşeri bir kalabalık yoktu. Konuşmaya bile tenezzül etmeden başını eğerek selam verdi bayan profesörüne. Şık profesörünü görmesi yüzüne küçük bir eda yerleştirmesine neden olmuştu. Biraz sırıtmaya kaçmıştı fakat az önce hissettiklerinden sonra buna ihtiyacı vardı. Dikkat çekmemeye çalışarak her zamanki gibi arka sıralardan birisine oturdu. Profesörünün güzelliği hiç etkilememişti genç Josh'u. Bayan Carme'nin eşsiz güzelliği çok daha dikkat çekici derecedeydi Josh için. Pekte istekli olmayan bakışlarıyla profesörünü izlemeye koyuldu. Öğrenciler yerlerine geçtikten sonra ciddi profesörü kendini tanıtmaya koyuldu. Senenin ilk dersini verme heyecanları, mimiklerinden anlaşılıyordu bayan von Droff'un. Kastvetli bir büyü anlatıyormuş gibi - ki öyle - cümlelerinde hep bir ima gizli gibiydi. Alınganlık etmeden daha dikkatli dinlemeye başladı profesörünü.

Uzun uzun hiç yorulmadan konuştu bayan von Droff. Hala soğuk olan elleriyle kendisine uzatılan kağıdı aldığı gibi göz gezdirmeye başladı diğer öğrenciler gibi. Belli ki hemen eğitime geçmek istiyordu bayan von Droff. Bu derste başarılı olmamız için sahip olmaya zorunlu(!) olduğumuz bazı şeyler de içeriyordu kağıdın içinde. Dikkat, odak, çabubluluk. Bu ve benzeri kişisel özellikler hayatında hep ihtiyacı olmuştur genç Josh için. Bunları katkı olarak : sessizlik, çabuk düşünme, soğuk kanlılık gibi kişisel özellikler ise ailesinin elinden alıkoyulmasıyla olan kişisel özellikleriydi Josh'ın. Zaten buraya geldiğinden beri hiçbir şeyi istemli yapmamıştı Josh. Profesör sıraları yanlara doğru çekip öğrencilerin sırasıyla anti-gölge büyüsünü yapmalarını istiyordu. Bazı şaşkın gözler profesörü seyit ederken parmak kaldırıp ayağa kalkı Josh. "Elimizde olmayan nedenlerden dolayı buraya gelmemize karşın, nasıl oluyorda nerede ve ne zaman kullanacağımızı bilmediğimiz büyüleri bizden odaklanarak yapmamızı beklersiniz ? Yanlış anlamayın fakat kendiniz bu büyünün tehlikeli olduğunu söylediniz. Dedi haddini aştığını düşünerek. Ses tonunu biraz daha itaat eden birisi gibi ayarlayarak devam etti. "Bir çoğumuzun içinde bulunduğu duygusal portre içerisinde, bir anlık yabancı bir düşüncenin bu büyüyü kötüye kullanmamıza neden olmaz mı profesör ? Dedi ve yerine oturdu. Dizlerinin boşaldığını hissetti aniden Josh. Olduğundan fazla heyecanlanmıştı. Profesörün gözlerine bakmamaya çalışıyordu. Haddini aştığı düşüncesiyle sırasında yerini aldı. Profesörün karşısında olmasına karşına gözlerine bakmamaya özen gösterdi. Beynini boşaltmak için derin derin soluk alıp verdi. Kendini hazır hissediyordu fakat sınıfın ortasında ve herkesin karşısında olmak hoşuna gitmiyordu Josh'ın. Yeşil gözlerini sınıfın ortasına doğru aralamasıyla beraber içinde hissedebildiği garip duyguyu dışa yansıtmak üzereyken profesörünün renkli gözleriyle buluştu gözleri. O saniyeden sonra annesinin aklına gelmesiyle sağ dizinin üzerine çökmesi bir oldu. Arkadan gelen pısırık sırıtma seslerinin hiçbir önemi yokken aldığı son derin nefesle beraber odaklandığı şeyi yapma hevesini körükledi kuvvetli Josh. Gözlerini kapadı ve şu anlık amacını, içinde hissetiği şeyin kendini kontrol etmesini umdu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Marlon E. Karle
Aqua Öğrencisi / 1. Sınıf / Sınıf Başkanı
Aqua Öğrencisi / 1. Sınıf / Sınıf Başkanı
Marlon E. Karle


Mesaj Sayısı : 40
Nume : 4768

1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar Empty
MesajKonu: Geri: 1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar   1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar Icon_minitimePerş. Mayıs 12, 2011 4:52 pm



Sabahın erken saatlerinde kalkmak zorunda kaldığı için keskinleşen gözlerini araladı. Gün ışığı gözlerinin ardına geçip, günaydın mesajını ilk veren oluyordu. Sessizce yatağından doğruldu ve dağınık bıraktığı yatağını ilerleyen saatlerde de düşünmeden edemeyecekti. Normalde oldukça düzenli olmasına karşın canı istemediğinde yapması gerekenleri yapmıyor, bu da onun tüm gün yapması gerektiği şeyleri düşünerek geçirmesine mâl oluyordu. Yinede kendi aklıyla çelişmeyi durdurup yatağını toplamasına yetecek manevi değerlikte bir güç değildi. Erken (!) demişken erken olduğunu sandığı ancak günün çoğunu uyuyarak geçirdiği , ve haliyle dersleri de kaçırdığını fark ettiğinde, başının gerçekten dertte olduğunu anlamak hiçte uzun sürmedi. Biryandan karanlık ile nasıl başa çıkabileceğini düşünürken, diğer yandan son sürat giyinmekle meşguldü. Fazlaca düelloya katılıp, antreman yapıyor, geri kalan zamanlarda kütüphaneyi mesken edinmiş şekilde, kitap okuyordu. Gününü uyuyarak geçirdiği için kendine kızarken, bugün yapması gereken şeyler olduğunu da hatırladı. Acele etmesine gerek yoktu. Kaçırdığı dersleri geri alamayacağına göre gireceği derse hazırlanmalı, ondan önce kendisine çoğu şeyde destek olmuş, hala da destek olmaya devam etmekte olan arkadaşı Markos'a mektup yazmalıydı. Çocukluktan beri tanıdığı Markos, babasının annesi tarafından öldürülmesi sonucu bir başına kalmış, oldukça muhafazakar bir aile tarafından sahiplenilmişti. Aile normal olduğu için Markos'un yeteneklerini unutmasını istemişti. Yine de hala Marlon'la birbirlerine mektup yolluyorlar, ziyaretlerine gidiyorlardı. Fazlasıyla değerli olduğu için geciktirmeden mektubunu yazmaya başladı. Nasıl başlamalıydı? Resmi kalıplara ihtiyacı yoktu. Nitekim samimi arkadaşına mektup yazıyordu. Sevgili diye başlayacaktı. Konuları toplamak için de kendisine atılan son mesajı düşündü. Markos'un yazdığına göre evdeki denetim mektupların artması nedeniyle artmış, cezalar koyulmaya başlamıştı. Ayrıca henüz değiştiği okulda kendine -ucube- diye hitap edilmesi de Markos'un canını fazlasıyla yakmıştı. Marlon'un halini hatırını sorup mektubunu toparlamış, bitirip yollamıştı. Marlon bunları düşününce yazacağı kelimeleri aklında topladı ve başladı.

'Sevgili Markos,
mektubunu aldım. Evdeki denetimin artacak olması senin açından ciddi bir sorun. Bunun için alternatif başka bir çare düşüneceğim. Sanırım Karanlık Büyülerden Korunma dersine geç kalıyorum bu yüzden kısa kesmek zorundayım. İnsanlara aldırmamalısın, çok sorun yaratırlarsa yeteneklerini kullanabilirsin. Yeteneklerini kullanman yasak biliyorum ancak zor durumda kalırsan çekinmeni istemiyorum. Ben de büyük bir mücadele içerisine girdim. İyi sayılabilecek konumdayım.Beni merak etmemelisin, Kendine iyi bak.
Marlon Ecthélion Karle
'

Mektubunu yazar yazmaz Posta Kutusuna doğru adımlarını sıklaştırdı. Etraf nemli, toprak kokusu olabildiğince yaygın ve sisliydi. Gizlenmek ve avlanmak için fazlaca iyi bir gün olması Marlon'a avantaj sağlamıyordu. Ne avcıydı ne de avını bu kadar kalleşçe avlayacak kadar acımasız. Mektubu Sersem'e bağladıktan sonra uçurttu. Mektubun yerine hızla gitmesini umuyordu. Saate baktığındaysa epeyce ilerlemiş olduğunu gördü. Adımlarını daha da sıklaştırırken epey acele ettiği ortadaydı. Merdivenleri öylesine hızlı tırmanıyordu ki, tek basamakta hepsi aşınıyordu. En sonunda sakin ve duru olan dersliğe adımını attı. Bakalım henüz tanışma fırsatı bulamadığı Profesör bugün ne saçmalayacaktı. İçeriye adımını attı ve kendisine uygun olarak gözüken, boş bir yere oturdu. Profesörü beklerken sınıfı süzüyor, tiplere bakıyordu. Zeki davranan mantıklı insanları analiz ediyordu. Kampa sızmış olan ürkütücü toz bulutunu ortadan kaldırmalıydı. Ne kadar güçlü ve kalabalık olurlarsa olsun zekice davranan bir insan biraz çabayla üstesinden gelebilirdi. Sınıftaki Profesörü fark etmesiyle tarz düşüncelerine ara vermek zorunda kalan Marlon şaşırdı. Profesör oldukça genç ve fazlasıyla güzel bir Profesördü. Karanlık Büyülerden Korunma Dersini bir anda aşırı şekilde sevmeye başladı. Tahtanın önüne geçtiğinde onu süzüyor , baştan aşağı gözleriyle her karenin fotoğrafını çekiyordu.Kendini tanıtıp katı kurallarından bahsetmeye başlasa da Marlon sadece bakışlarını Profesöre sabitlemiş, oldukça sevinmişti.

Kelimelerin böylesine harika, uyumlu dudaklardan dökülüyor olması Marlon'ın farklı hissetmesine sebep oluyordu. Profesör ismini sınıfa duyurduğunda Marlon gülümsüyordu. Tüm profesörlerin oldukça bakımlı güzel hanımlar olması gerçekten hoşnut edici bir histi. Dersinden geçmek için fazla uğraş gerektiğini belirtirken Marlon çokta aldırmıyordu. Yapabileceğine inanıyordu. Nitekim kendisi çok zor olayları başarabilmişti. Üç sene daha birlikte olacak olmaları Marlon'ın iştahını fazlasıyla kabartıyordu. Farklı elementlerden bahsederken hiddetini artıran profesör çok ciddi bir tavır takınmıştı. Ortamın yumuşaması için biraz suyun yararı olabilirdi. Profesörün konuşmaları kulağına hapsedilmişcesine orada kalıyor, yenilerini almıyordu. Hayallere dalmışken etraftaki uğultu arttı ve profesör öğrencileri uyarmaya başladı. Gölge Savunma büyüsünü öğreneceği söylendiğinde aklında pek çok soru işareti oluştu. Neydi Gölge Savunma Büyüleri? Üstelik hayatî önem taşıyan bu büyüyü ciddi anlamda iyi dinleyip, kullanabilmek için çok çabalamalıydı. Büyünün diğer adının anti gölge olduğunu öğrenmişti. Oldukça garip bir isme sahip olmasına karşın, bu derece güçlü olması Marlon'ı oldukça rahatsız ediyordu. Şehvetli dudaklarının ritmik hareketleriyle profesörün dersi daha ilginç kılıyor olması öğrencilerin yararınaydı. Belki de bu yüzden profesörler güzelliklerine göre seçiliyorlardı.

Büyüleri öğrenmek için seçkin asalet damlayan sözlere gerek duymadıklarını öğrendiğinde oldukça mutlu oldu. Kalemini önündeki nesnelere vurarak ses çıkartırken zihnini zorlaması gerektiğini ekleyen profesöre oldukça keskin bakışlar attı. Zihnine kesinlikle güveniyor olması Marlon'ı bu derste ön plana atabilirdi. Zihin gücüyle yapabilecekleri gerçekten muhteşem ve zorlayıcıydı. Savunma büyülerinde kara büyü öğrenmeyecek olması hayallerini yıktı. Nitekim ikisi aynı kaynakta birleştirilip farklı bir ders grubu oluşturulabilirdi. Bu yüzden kendini kötü hissetmemesi içten değildi. Başla komutunu aldığında hazırım dercesine başını salladı ve içinden konuşuyordu. ' Hadi zihnim! Beni yarı yolda bırakma. Ne kadar güçlü olduğunu ikimizde biliyoruz. ' Eline gelen kağıtla ümitleri de söndü. Savunma büyüsünü hemen uygulayacağını sanıyordu. Sessiz bir şekilde bu yılın planını not almaya başlamış, diğer yandann profesörün söylediklerini dinliyordu. Profesörü dinlemesi gerçekten işine yaradı. Sönen umutları tekrar alevlendi. Bu tabiri kullanmak hoşuna gitmiyordu. İçinden tekrar dalgalandı olarak değiştirdi. Zihnine odaklandı ve başlama komutuyla zihnini su dalgalarıyla okşamaya başladı. Sıraların altından kalkan, zihninin konuşmalarını böldü. Profesör gizli tuttuğu elementini ortaya çıkarmıştı. Elementi topraktı. Marlon'ın içine düşen kuşku oldukça can yakıcıydı. Acaba toprak elementi bu büyülerde daha mı başarılıydı? Baştan bunu cevaplamıştı. Elementlerle alakası yoktu ama yine de şüphe suya benziyordu. Kalbe düşürülen bir damla kuru yerlere giderek oraları da ıslatmak için çabalıyordu. Açılan alana sırasıyla geçen öğrenciler büyüyü yapmak için çabalıyor, pek çoğu da başarılı oluyormuş gibi gözüküyordu.

Marlon boş alana adımını attığında içinde oluşan damlacıklara söz geçiremiyordu. Tüm vücudunu kaplama isteğiyle damlalar Marlon'a bu büyüyü yapabileceğini, yardımcı olmaya geldiklerini hissettiriyordu. Marlon oldukça konsantre oldu ve ellerini vücuduyla ritmik şekilde hareket ettirmeye başladı. Zihninin önüne koyduğu barajı kaldırdı ve suyun tümüyle dışarıya hücum etmesine izin verdi. Başarabilirdi ve başaracaktı. Zihnine ' Başla! ' komutu verdi ve dalgalar böylece şiddetlendi. Akan suyun rejimi oldukça düzenliyken düzeni bozdu ve başı buyruk asi su toplulukları zihninden dışarıya, damarlarından parmakların ucuna doğru yol alıyordu. Zihnine ' Şimdi! ' komutunu verdiğindeyse tümüyle güç patlaması yaşanmış, büyü avuçlarının arasından bir dalga misali fırlamış, etrafa ışık saçmıştı. Bunun üzerine yorgun zihnine teşekkür etti ve dinlenmek için yer aradı. Bu dersi seveceğini biliyordu ve öyle de oldu.


En son Marlon E. Karle tarafından Perş. Mayıs 12, 2011 7:07 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Edward Jamie Newgate
Aqua Öğrencisi / 1. Sınıf
Aqua Öğrencisi / 1. Sınıf



Lakap : Edward yeterli.
Mesaj Sayısı : 20
Nume : 4780

1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar Empty
MesajKonu: Geri: 1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar   1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar Icon_minitimePerş. Mayıs 12, 2011 5:11 pm

Dizlerini karnına doğru çekmiş yatağında otururdu sabaha kadar. Uyku hastalığı onu deli ederdi. Bütün gece uyumaya çalışsa belki 1 saat uyuyabilirdi. Ama uyumaya çalışmak kadar yorucu bir şey yoktu onun için. Küçüklüğünden beri uyuyamazdı. Geçmişi düşündü, tek başına küçük bir çocuk olarak bir köyde büyümüştü. Ne annesini biliyordu ne de babasını. Uyumak, anne ve baba bu tür kavramları çok geç öğrenmişti. Geceleri köyünde dolaşırken, annesinin sıcak kucağının yokluğuna çok önceden alışmıştı. Gölgelerden, küçük düşürmelerden, gecenin korkunç yaratıklarından korkmamayı çok önce öğrenmişti. Bu yaşına gelene kadar hiç bir şekilde ona yardım eden olmamıştı. Belki de kendini baştan beri farklı ve özel hissetmesinin nedeni buydu. Bir şeylerden kaçmaya ve nefret etmek zorunda kalmıştı. Ta ki nefret ettiği köyünün önünde bir su kullanıcısı olduğu görülerek özel olduğunu kanıtlayana kadar. Ailenin varlığını hiç hissetmediği için bir yerden ayrılmak ve geri dönmemek sorun değildi. Ama ilk defa kendisine benzer birilerini bulacak olmak onu heyecanlandırmıyor değildi. Heyecanlanmakta haksız değildi. Onu su altında ki evine, kendi evine indirirlerken bir süre kalacak bir yer bulmak onu mutlu etmişti. Bir şeyler öğrenecek olmak ve bunun kendini güçlendirecek olması ise onun için paha biçilemezdi. Küçüklüğünde gecenin sessizliği ve karanlığından korkarken, çok güçlü olacağına dair söz vermişti kendisine. Bunu gerçekleştirmeye başlayacak olmaktan gurur duyuyordu.

Yatağından yavaşça kalktı. Bu gün öğrencilere verilen alışma süresinin sonunda derslerin başlayacağı gündü. İlk olarak geceleri kendini rahatça korumasını sağlayacak olan Karanlık Büyülerden Korunma Dersine gidecekti. Uzun süredir aynı yerde oturmaktan ağrıyan eklemlerini yavaşça haraket ettirdi. Rahatladıktan sonra kıyafetlerine doğru ilerledi. Klasik günlük kıyafeti üzerine geçirdikten sonra aynaya gitti. Kıyafetler düzgün duruyordu. Saçları normal insanlar gibi geceleri bozulmazdı çünkü genellikle uzanmazdı. Uzun saçlarına elleriyle biraz şekil verdikte sonra yüzüne baktı. Yeşil gözlerinin altı yılların uykusuzluğundan sonra siyaha benzer bir renk almıştı. Bu gözlerinde sürme gibi bir etki yaratmış ve onu tanımayanlar için farklı bir düşünceye neden olurdu. Bunu düşünmedi. Bir kaç adım daha attıktan sonra kendini yüzeye doğru bıraktı. Suyun üzerine hızlı bir şekilde çıkarken nefes almanın rahatlığını hissetti. Yüzeye çıktığında bu kadar temiz bir hava soluyamayacaktı. Ama bunu çok umursamazdı. Az ile yetinmesini çoktan bilen biriydi.

Dersliğe doğru ilerlerken, evinden erken çıktığını düşündü. Uyuyamadığı için gitmesi gereken yerlere önceden gitmek gibi bir huyu olması onun suçu değildi. Dersliğe girip orta sıralardan birine oturdu. Öğretmeninin ondan önce gelmesine şaşırmıştı. Oysaki öğretmenin dersine zamanında gireceğini düşünüyor ve sessizce sırasında düşünebileceğini umuyordu. Profesörüne saygı ile başını hafifçe eğip kaldırdı ve beklemeye başladı. Hiç bir zaman çok konuşan biri olmamıştı. Bu nedenle konuşmayacaktı, öğretmeni ile muhabbeti ilerletip ona ek puan vermesini falan sağlamaya çalışmayacaktı. Ya da öğretmenin bu güzelliği karşısında etkilenip ona iltifat etmeyecekti. O kendini etkileyen kişiyi görür görmez anlamıştı. Onu düşündükçe bile hayatında hiç hissetmediği şeyler hissediyordu. Bir süre bunu düşünmeyi bırakıp önce Profesöre, ardından sınıfa baktı. Öğrenciler öğretmenlerini selamlıyarak herhangi bir sıraya geçiyorlardı. Zaman geldiğinde öğretmen oturduğu yerden hızlı ama zarif bir biçimde kalktı. ”Hoşgeldiniz. Ben Profesör von Dorff" dedi. Bayan von Dorff. Kısa bir süre bekledikten sonra "Bildiğiniz üzere, size karanlık büyülerden korunmayı öğreteceğim. Karanlık büyüler ne kadar zorsa, kendinizi onlara karşı savunmanız o kadar zordur. Eğer dersimden geçmek istiyorsanız, fazlasıyla uğraşmanız gerekecek." diyerek konuşmasını sürdürdü. Bu kısa konuşma bu dersin onun için çok önemli olduğunu anlamasına yetti. Profesör von Dorff, uzun bir süre dersinden ve yapacaklarından bahsetti. En sonunda ilk dersimizin ismini söyledi. Anti-Gölge ha...

Öğretmenin kendi elementiyle oluşturduğu geniş alanda çalışmalarını istemişti. Düşündü. Anti-Gölge ne demekti. Edward, her zaman sözlerin gücüe inanmıştı. Büyü yapma işi kişiden kişiye de değişiklik göstermeliydi. Düşündü... Anti-Gölge. Gölge karşıtı. Gölgenin düşmanı ışık mıydı? Gölgeler belki geceleri korkunç olsalarda yoğun ışık altında iken daha güçlü olmuyorlar mıydı ? Düşündü... Ama ışık gölgeyi dağıtmazmıydı. Beyni bir biri ardına düşünce üretirken açık kapı arıyordu. Uzun süredir bu kadar yoğun düşünmemişti. Gözlerini biraz daha kıstı. Onun odaklanmaya ihtiyacı vardı. Güce ihtiyacı vardı. Bu nedenle içinde ki kelimeleri seçmeye başladı. Kelimelerin gücüne inanırdı. Bu konuda ona yardım edeceklerinden emindi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Trish Valiant
Flamma Öğrencisi / 1. Sınıf
Flamma Öğrencisi / 1. Sınıf
Trish Valiant


Lakap : İsmim yeterince kısa.
Mesaj Sayısı : 190
Nume : 4811

1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar Empty
MesajKonu: Geri: 1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar   1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar Icon_minitimePerş. Mayıs 12, 2011 11:35 pm

Elini kızıl saçında dolaştırırken iç çekti yavaşça. Aynanın karşısında, ikinci dersi için hazırlanıyordu. Karanlık büyülerden korunma... Kimde karanlık büyülerin kendisini öğrenmek varken, onların savunmasını öğrenmek isterdi ki? Trish istemezdi. En azından kişisel düşüncesi buydu. Gözlerine biraz rimel sürdükten sonra, her zaman yaptığı gibi hafif makyajını uyguladı. İnsan içerisine makyajsız çıkmaktansa yakılmayı tercih eden bir kızdı Trish. Sandalyesini geri itip kalktı ve gardırobuna yöneldi. Yatağından kalktığından beri üzerinde olan uyuşukluğu devam ediyordu. Dolabındaki siyahlıklara baktı bir süre. Evet, siyahı seviyordu ve kızıl saçları ile uyumlu bulduğu için, yine siyah renk kıyafetlerinden birini giyecekti. Elini kıyafet almak için uzattığında durdu. Bugün uyuşukluğu üzerindeydi belki ama siyah girerek, bu uyuşukluğunu arttırmak gibi bir niyeti yoktu. Rastgele kıyafet seçip, onları birbirine uydurarak giydikten sonra, ikizinin hazır olup olmadığına baktı. Kısa süreli bir beklemenin ardından, ikisi de kamptan acele etmeden ayrıldılar.

Aceleleri yoktu şimdi. Trish bilerek, biraz uyuşuk bir şekilde olsa da, erken kalkmıştı. Ateş dersliğine giderken yaptıkları gibi koşmak istemiyordu. Onlar asil ve ağırbaşlı kardeşlerdi. Profesör korkusundan bu durumu bozmak gibi bir niyeti de yoktu Trish'in. Zorunlu olmasa bu dersi alıp almayacağını düşündü yeniden. Belki ilgisini çekebilir ve ilk derse girerdi. Sonrası pek umurunda olmazdı. Tristian onu dürtünce kendine geldi. Başını kaldırıp nereye geldiklerine baktıklarında, dersliğin kapısının önünde durduklarını gördü. Üstünü düzelttikten sonra dersliğin kapısını itti ve başını içeri uzattı. Hava, su ve toprak öğrencileri ile dolu sınıfta, gözüne hiç flamma öğrencisi gözükmemişti. Bu biraz moralini bozsa da, masasında oturmuş, onların içeri geçmesini bekleyen profesör toparlanmasını sağladı.

Arka sıralarda bulduğu ilk yere geçtiği halde, yine de kendini profesöre yakın oturuyormuş gibi hissediyordu. Henüz gelmeyen öğrencileri beklediklerinden, Trish arkasına yaslandı ve profesörü incelemeye başladı. Bunu kimseye çaktırmadan yapmaya çalışıyordu. Anlaşılan başarılıydı da. Hiçbir öğrencinin onunla ilgilendiği yoktu. Buna sevinerek, biraz daha dikkatli inceledi profesörünü. Kumral sayılabilecek koyu saçları ve daha çok mavi olmak üzere, bir yeşil, bir mavi görünen gözleri vardı. Belki Trish yanlış görüyordu. Tamam, kabul etmeliydi ki kadının egzotik bir güzelliği vardı. Ama bu güzelliğinin Trish üzerinde hiçbir etkisi olmamıştı. "...Ben Profesör von Dorff." O profesörün nasıl göründüğü hakkında içinde tartışma yaşarken, kendini tanıtmaya başlamıştı profesör. Bir süre konuşmaya devam etti. Teorik bilgileri anlatıyordu ve bu da kızın uykusunu getiriyordu ama Trish'i kendine getiren söylediği tek bir cümleydi belki de. "Kara büyü uygulamayacağız çocuklar. Herhangi birinize zarar gelmesi hiç iyi olmaz." Sınıftakilerin hayal kırıklığına uğradığını belirten mırıldanmaları duyabiliyordu. Onlara küçümseyici bakışlarını atmıştı her zaman yaptığı gibi. Eğer neler düşündüğünü saklamakta iyi olmasaydı, biliyordu ki aynı durum onda da olacaktı. Trish, kara büyüyü dördüncü sınıfta işleyeceklerini biliyordu. Tek bir sene boyunca kara büyü öğrenmek. İşte onun asıl hayali buydu. Aklından geçen düşüncelere son vererek, önünde oturan çocuğun kendisine verdiği kağıda baktı. Yıl boyunca yapacakları yazıyordu orada. Umursamaz bir tavırla omuz silkti ve onu ikizine verip önüne döndü. Kardeşinin de o kağıdı fazla umursamayacağını düşünüyordu.

Profesör von Dorff, gerekli birkaç bilgi daha verdikten sonra, esnemesini engellemeye çalıştı Trish. Evet, dersin bazı kısımlarını dinlemişti. Gerekli gördüğü kısımlar haricinde ise arkasına yaslanmış ve bugünün geçiş hızını hesaplamaya çalışmıştı. Yavaş geçiyordu. Hem de çok yavaş. "Kağıtlarda, tüm sene boyunca yapacaklarımız yazıyor, not alabilirsiniz. Size söylemek istediğim şudur ki, az sonra büyüyü başarıp başarmadığınıza bakacağım. Bunun için, elementinizden ziyade, zihninize odaklanın. Odak ve dikkat her şey demektir. Siz bunu yapabildiğinizde, gerisini de zihniniz yapacaktır. Başlıyoruz." Profesörün hangi ara konuşmasına devam ettiğini düşünerek, sırtını dikleştirdi ve dersi dikkatli bir şekilde dinleyen, inek kızlar gibi davrandı. Not almayacaktı. Hafızası mükemmel olan bir kızdı. Bu bir şeyleri öğrenmesi için de, hatırlaması için de yeterli olacaktı. Gözlerini kapattı ve sakinleşmek istercesine derin bir nefes aldı. Bu dersten mezun olmak istiyorsa, çok daha dikkatli olmalıydı. Profesör von Dorff, ayağa kalkmalarını isteyene kadar o şekilde kaldı. Bir an için şaşırsa da, diğer öğrencilerin yaptığı gibi yavaş bir şekilde oturduğu yerden kalktı ve meraklı bir şekilde, kenara çekilerek profesörün ne yapacağını izlemeye başladı. İlk başta elementini gizli tutan profesörün elementinin toprak olduğu anlaşıldığında, şaşırmamış suratlar gördü çevresinde. Bazı kişiler onun gibi tahmin yürütmüş ve doğru bilmişlerdi anlaşılan. "Sanırım büyüyü denemeniz için yeterli yer var. Dersliğimiz yeterince geniş olduğuna göre, sırayla alalım sizi buraya." Trish'in yüzünde bir gülümseme oluştu. Ondan önce büyü yapan çoğu kişiyi izlemek yerine, zihni ile ilgilenerek, bu savunmayı yapmasını sağlayacak motivasyon ve güç kaynağını bulmaya çalıştı. İçindeki ateş yeniden harekete geçmişti. Ateş büyüsünü her hücresinde hissederken, zihnini berraklaştırdı, sadece savunma büyüsüne odaklanmıştı.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Arutha ConDoin
Aer Öğrencisi / 1. Sınıf
Aer Öğrencisi / 1. Sınıf
Arutha ConDoin


Lakap : art,tha,doin
Mesaj Sayısı : 78
Nume : 4771

1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar Empty
MesajKonu: Geri: 1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar   1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar Icon_minitimeC.tesi Mayıs 14, 2011 4:55 pm

    Gözleri odasındaki birkaç ayrıntıya takılmıştı. Elindeki tüyü yavaşça mürekkep dolu kaba bıraktı. Bu kadar işin arasında gerçekten kendisine gelmeye vakti olmayacağını biliyordu. Bu hayatı gerçekten istediğini doğduğunda kararlaştırılmıştı bu yüzden hayatına gerçekten asılıyordu. Hayatını seviyordu bu yüzden böyle sorunlar onun için sanki küçüklüğünden beri alıştığı bir arkadaşı gibiydi. Küçüklüğünden beri popülerdi ve bundan çok da hoşnutsuz gözükmüyordu ama o annesinin oğluydu, ne kadar böyle bir hayatı sevse de daha gönlü her zaman klasik bir hayattaydı. İlişkilerini İngiltere halkının yarısı biliyordu ortalama olarak, bu onu sıkıyor ve sinirlenmesine sebep oluyordu gözlerini yumdu ve parmaklarını alnına bastırarak birkaç kez oval çizer gibi ovuşturdu. Rahatlamaya çalışıyordu ama hiçbir şey etki etmeyecekmiş gibi gözüküyordu. Kendini rahatlatmak için hareketi birkaç kez tekrarladı ‘Nafile!’ Diye geçirdi içinden. Kollarını masanın üstüne koydu, kafasını kollarına yasladı. Biraz şekerlemenin ona gerçekten faydası olabilirdi ama o sadece dinlenmek için birkaç dakikalığına başını oraya yaslamayı yeğlemişti. Gözlerinin altındaki morluklar onun dünden beri uyuyamadığını gösteriyordu, bitkin ve halsizdi. Başını kaldırdı çenesini kollarına dayadı gerçekten zorlanıyordu ama bu işi hayatından çok sevdiğini ve korumak için her şeyi yapacağını biliyordu. Belirsiz bir gülümseme oluştu suratında kendine gelmeye çalışırken belki de eski hayatından kalma. Uğraştığı şeyler yaşını aşkın denebilecek şeylerdi ama o üstünden gelmeyi başarıyordu, en azından kendisine göre. Derin bir iç geçirdi ve yüzündeki gülümseme yerini eski uykulu hale bıraktı. Uyumayalı kaç gün olmuştu 1,5 yada 2 ama kendini çok bitkin hissediyordu kendisini ayakta tutmak için içtiği kahvelerin sayısı 10’u aşmıştı. Aşırı kafeinle doluydu vücudu ama aldırmıyordu. Bir de olaylar yetmez gibi onları götürecek atlı araba denilen şeye yetişerek derse girecekti. En zor olan olay buydu onun için yavaşça kafasını kaldırarak sağa ve sola kütürdetmek amacıyla salladı. Ellerini masanın altında birleştirerek kafasını masaya koydu ve parmaklarını kütürdetmeye başladı. İçinde oluşan o lanet olası duyguları bastırmak için bile gücü kalmamıştı neredeyse. O arabanın gelişine tahminen onbeş dakika gibi bir zaman dilimi kalmıştı. Aslında orada uyarak zaman kazanma gibi bir fikri vardı ama ne kadar bu olayı düşünürse düşünsün yoldaki hendeklerden dolayı asla istediği gibi uyuyamayacak ve bu onun ruh haline yansıyacaktı ama bu düşünce bile onu rahatlatmıştı ama uyuyamayınca aklındaki bu ruhani huzur asla dışarı yansımayacaktı bu yüzden kafasını o masadan kaldırmak gibi bir niyeti olacağını veya isteyerek kaldıracağını düşünmüyordu. İstediği biraz uyumaktı ve dün akşamdan beri gözüne uyku girmemişti –tabii bunda içtiği kahvelerin katkıları vardı – ama yine de ders kaçırmaya yoktu,çünkü ; Bu dersler onu bir sınıf yükseltecekti ve geleceğini belirleyecekti her ne kadar bunların olmayacağını kendine itiraf edemese bile. Yavaşça kafasını masadan kaldırdı ve saçlarını istediği yapana kadar ellerini saçlarının üzerinde gezdirdi. Aer kampının meydanında beklerken uzaktan gözüken o atların çektiği ve arkasında üstü kapalı bir küpe benzeyen eski kovboy filmlerindeki at arabalarını andıran o aracı gördü. Ayağa kalkarak o araca bindi sanırım bu araca binmeyi yalnızca o düşünmüştü. Kendisine kısa gelen yolda biraz kestirdikten sonra adanın merkezinde bulunan dersliklerin bulunduğu binaya girdi. Yavaşça etrafına bakınırken kaybolduğundan ve beyninin uyuştuğundan dolmaya başlayan bir sınıfa girecekti ki kapının eşiğinde gözlerini açan bir ıslık sesine döndü, biraz bulanık görse dahi bunun kuzeni olduğuna emindi. Yüzünde oluşan o küçük gülümsemeyi gizledi ve kapıya doğru yürüyerek ve mırıldanarak ‘ Günaydın KÜÇÜK bayan! ’ Yüzünde oluşan ifadeyi tam olarak göremese bile onu sinirlendirdiğine emindi – eğer onu birazcık bile tanıyorsa sinirlenmişti – arkasından gelen sese kulak verdi ‘ Sanada günaydın ZEKİ kuzenim ’ Yüzünde oluşan o şapşalımsı ifade ile ona dönerek ona baktı ve ‘ Bayanlara öncelik vermem gerektiğini biliyorum,ondan önden girmeye ne dersiniz MADAM. ’ Kapının yanında eğilerek ona yol verdi ve yanından geçen kızdan mırıltı şeklinde bir ‘ Sen APTAL bir insansın. ’ Yüzüne yayılan gülümsemenin ardından ‘ Teveccühünüz MAJESTELERİ. ’ Yüzündeki gülümsemeyi silerek bir sıraya geçti ve kafasını sıraya yaslayarak biraz kestirmeyi denedi ama buna izin vermeyecek bir profesör vardı karşısında onun sesiyle gözlerini açtı ve kafasını kaldırdı Ben Profesör von Droff.Aklında yankılanan sözcükler bunlardı ve bir profesöre asla sadece profesör diye seslenemezdiniz. Bu bir küstahlıktı – Arutha’ya göre – bu yüzden aklında tutması gereken ilk şey buydu. Kollarını masanın üstüne yayarak ve çenesini onların üstüne dayayarak profesörü dinlemeye devam etti size karanlık büyülerden korunmayı öğreteceğim. Tabi ya Karanlık Büyülerden Korunma dersi aklına bir türlü gelmeyen o dersin adı işte oydu. Birçok profesörün yaptığı gibi Profesör von Droff’da onu diğer Profesörlerle bir tutmamız ve ders ile ilgili birkaç bilgi ve önemini anlatan konuşmalar yaptı. Hangi elemetten olduğunu açıklamayacağını söylediğinde birkaç kişinin kesinlikle bundan hoşnutsuz olacağını biliyordu. Sayıları üç tane olan savunma büyülerini tanımlamaya başladığında bu büyülerin ilgisini çekeceğini biliyordu Anti-Gölge, Anti-Ruh ve Anti-Ölüm. Aklında sözcükleri kazırken bu yıl asıl önemli olan büyüyü duydu Anti-Gölge. bu büyüyü kesinlikle öğrenmek zorundaydılar yoksa hoca onların hayatta kalma oranlarının düşük olacağını söylüyordu ve bu sözün akabinde mırıldanmalar meydana gelmişti. Profesör buna izin vermeyeceğini neredeyse sert bir dille dile getirdi. Bunun sonucu olarak herkes susmuştu ve profesör de anlatmaya devam etmişti. Öğrenildiğinde bile onları zorlayacağını ve şanşları varsa onları az buçuk uygulayabileceklerini söylemişti sözlerindeki o küçümser havadan dolayı sinirleri gerilmişti ama bunu yüzüne yansıtmamaya çalışıyordu.Önde oturan kız dikkatini çekmişti sanki onu bir yerden tanıyor gibiydi arkasına döndü ve çocuğun defterinden bir yaprak alıp ona teşekkür etti. Kağıda görünecek bir şekilde Selam… yazarak profesörün arkasına döndüğü anda onu omzundan yavaşça dürterek arkaya dönmesini sağladı ve ona kağıdı uzattı, kız kağıdı alarak önüne döndüğünde ne yaptığı hakkında bir bilgi yoktu. Profesörün dediklerini anlamak için kulak kesilmişti resmen. Büyüleri yapmak için hız ve odaklanmanın çok önemli olduğunu açıklıyordu, bu onun için o kadar da zor bir şey değildi bir anda önünde beliriveren kağıda takılmıştı gözleri kıza baktığında, kız Profesörü dinliyordu. Gözlerini ovuşturup kağıda baktığında merhaba (: yazısını görmüştü eline aldığı mürekkepli kuş tüyü ile kağıda sözcükleri sıraladı ben Arutha ConDoin. Manyak olduğumu düşünüyor olabilirsin ama senin aer olduğunu neredeyse emininim ve kampta arkadaş sıkıntısı çekmeye başladım,eğer,sen de istersen ? Elindeki kağıdı kaldırdı ve hızla kızın sırasının üstüne bıraktı ve hemen sırasına yapıştı. Profesörün ağzından çıkan kelimeleri dikkatle takip ediyordu çünkü bu sözcükler bir gün onun yaşamasını sağlayabilirdi Şunu unutmayın ki, bu büyüleri öğrenmediğiniz taktirde, hangi savunma büyülerini bilirseniz bilin, kara büyüye etki etmeyecektir. Bu sözcük karşısında sırtında oluşan ürperme duygusunu hissetti ve dürtülmüş gibi bir an dikildi sonrasında kendini rahat hissetti, önündeki kızın arkasına dönüp kağıdı bıraktıktan sonra önüne dönüşüne şahit oldu. Yavaşça eline kağıda uzatıp yazanları okumaya başladı Ehm, Bende Chelsea Russel. Bende senin Aer olduğundan eminim ( : Tabi, bir arkadaş fena olmaz Gülümsedi dersin çıkışında o kızı bulabilecek kadar şanslı olursa onunla konuşacaktı. O bunları düşünürken Profesör Kara Büyü olmayacağını söylüyordu Savunma büyüleri çok güçlü olabilir ama ne yazık ki kara büyüler de güçlüdür. Savunma büyüleri size gelen saldırının gücünü azaltacaktır. Tüylerini ürperten bu sözcüklerden sonra dikkatini toplamaya çalıştı. Önünde bir kağıt belirmişti ve bu kağıdı biraz incelediğinde dersle alakalı olduğunu anlamıştı tam o sırada Profesör devreye girerek kağıtlarda tüm sene boyunca yapılacak şeylerin olduğuna,bunun için elementlerden ziyade zihinle odaklanmak gerektiğine dikkat çekmişti. Profesörün Başlıyoruz. demesiyle başını sıranın üstünde duran kolları üstüne gömdü. Kafasını kaldırdığında Profesör yeterli yer olup büyüyü o alanda deneyebileceklerini söylemişti ve öğrencileri oraya davet etmişti hızlı davranmasa bile onuncu olmuştu. Herkesin yapmaya çalıştığı o büyüyü yapabilmek için beynini o yönde eğitme çalışmalarına başlamıştı başarıp,başaramayacağı ise şans ve beynin odaklanma düzeyine kalmıştı…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Satellite Morgan
Terra Öğrencisi / 1. Sınıf
Terra Öğrencisi / 1. Sınıf
Satellite Morgan


Lakap : Sat, Lite, Satel.
Mesaj Sayısı : 59
Nume : 4803

1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar Empty
MesajKonu: Geri: 1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar   1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar Icon_minitimePaz Mayıs 15, 2011 10:38 am

    Kahverengi saçlarının yüzünü kaşındırmasıyla, aynı renkteki gözlerini gün ışığına açarak uyanmıştı Satellite. Bugün sabah yine bir dersliğe gidecekti ve yeni bir ders görecekti. Bunun için gerçekten heyecanlıydı, artık yavaş yavaş ortama alışıyordu; yepyeni arkadaşlıklar, dostluklar ve istemese de buna paralel olarak düşmanlar ediniyordu. Magia Adası'na adapte olmasının getirileri vardı, artık eski yaşamını daha az özlüyordu ve kendini elementine adamaya ant içmişcesine hiç olmadığı kadar derslerine ağırlık veriyor fakat sosyal yaşamından da hiçbir parça eksiltmeyerek yaşamanın sefasını sürüyordu. Uyuyan arkadaşlarını uyandırmamak istercesine parmak ucuyla dolabına doğru yürüyordu, dolabını açtığında üzerine yıkılan kıyafetlerini bir çırpıda geri tıktıktan sonra kendisine lazım olan toprak armalı uzun beyaz gömleğini ve siyah taytını giydikten sonra aynada kendisine baktı. Biraz koku süründükten sonra gözlerini kırpıştırdı ve artık dersliğe gitmeye hazır olduğuna emin olduktan sonra bu sefer dersliğe yalnız başına gitme kanısına vararak dersliğe doğru ilerlemeye başladı. Spor ayakkabısının az buz çıkan sesi eşliğinde yavaş adımlarla odadan çıktı.

    Dersliğe doğru ilerlerken her şeyin iki gün öncesinden çok daha farklı olduğunu gözlemliyordu. Artık insanlarla selamlaşıyordu ve onlara gülümsüyordu. Güvenebileceği kişilerin sayısı artmıştı, en değerlilerinin yeri asla değişmeyecek olsa bile sınırları zorlayan çok çok yakın arkadaşlar edinmişti. Artık yürürken ona pis bakışlar atan insanlar vardı ve boyuyla ezebileceği minik düşmanları. Profesörlerle selamlaşıyordu, çoğu biraz katı da olsa aralarında öğrenci yanlısı olanlar da azımsanamazdı. Artık vücudu dikti, geriye doğru salınan saçlarıyla dikkat çekiyordu ve kendine güveniyordu. Her ne kadar bölümünün sınıf başkanı olamasa bile tanınıyordu ve elementiyle sonuna kadar gurur duyuyordu. Sınıfın önüne geldiğini gördüğünde gülümsedi ve dudağını ısırarak sınıf kapısından içeri girdi. Öğretmeniyle göz göze geldi, profesörü gerçekten alımlı bir bayandı. Okyanus mavisi gözleri ve dimdik vücuduyla her erkeğin hayali olduğu kesindi. Öğrencilerinin çoğunun ona asılacağı kesindi, zaten yüzü ve vücudunun oluşturduğu kombinasyonun dillere destan olduğu gerçeği saklanamayacak kadar belliydi. Profesörünün buna rağmen donuk olan yüzüne karşı gülümsedi ve daha fazla ayakta duramayacağını anlayaraktan boş sıralardan birine oturmaya karar verdi. Edward'a göz kırptıktan sonra profesörün derse geçmesini beklemeye başladı.

    Muhteşem vücuduyla ayağa kalkan profesörün üzerinde oldukça şık duran siyah elbisesi, kızın gözünün elbiseye kaymasına neden olmuştu. Bir süre derse konsantre olamadı, sonra titreyerek kendine geldi ve gözlerini profesörün masmavi gözleriyle buluşturarak dinlemeye başladı. Adının Profesör Von Dorff olduğunu öğrendiği bayana dikkatle bakıyordu şimdi. Profesör sanki uzun zamandır bu işi yapıyormuşcasına öğrencilerine bakıyordu; biraz sevgi, biraz disiplin ve öğretme aşkıyla. Profesörün anlattıklarını dinlerken bu dersin epeyce zor geçeceğini tahmin ediyordu ya da profesör onlara böyle bir izlenim vermek için hiç yoktan şeylerden bahsedip öğrencilerinin gözlerini korkutuyordu. Karanlık büyülerden korunma, adı üstünde her zaman işlerine yarayacak bir şeydi. Hele onun gibi salak olduğunu kabul eden bir kız bu büyüleri öğrenirse dış dünyaya karşı daha korunaklı bir yaşam sürebilirdi. Çoğu profesör gibi üç sene eğitim verecekti onlara, bu yüzden çok daha dikkatli olmaları gerekiyordu, bu bir ortak dersti ve bütün elementten öğrencilerin bir arada bulunacağı bu sınıf hoş olacağa benziyordu. Katı görünümüyle kendisine bir gizem katmak istiyor gibiydi, elementini saklayan ama fiziğiyle her şeyini belli eden bu profesör, kızı bayağa zorlayacak gibiydi.

    Bu sene öğrencilere gölge büyüsünü öğretecekti profesör anlattığına göre. Ve Satellite da ilk sınıflardan olduğu için her şeye sıfırdan başlayacaktı. Bunun heyecanı yetmiyormuş gibi, daha ilk dersten derse başlayan profesörler fazla kuralcı gibiydi. Ama bu eğitimin sonucunda elementinde usta olacağını bildiğinden pek kafa yorduğu da yoktu. Antigölgeden bahsediyordu profesör, Satellite da anlamaya çalışıyordu. Anti olumsuzluk eki olduğuna göre gölgeye karşı bir şey yapılacağını tahmin ediyordu. Gölge de buna bağlı olarak karanlık bir büyü sayılıyordu demek ki. Antiruh ve Antiölüm de gelecek senelerde öğrenecekleri büyülerdendi. Satellite merakla öğretmenini dinlerken kendince ufak notlar alıyordu ve ilk defa inek olduğunu, derslere çabaladığını hissediyordu. Ezberlemesi gereken aptalca sözler olmadığını duyunca rahatladı ve daha çok kulak kabartarak öğretmenini dinlemeye başladı. Ders gerçekten ilgisini çekmişti. Hıza ve konsantrasyona bağlı olduğunu anladığı bu büyüyü biraz zorlansa da bir süre sonra yapabileceğine inanıyordu. Kara büyülerin bünyesinde ciddi zararlar oluşturabileceğini işittiğinde vücuduna baktı ve korkusunu gizleyemeden gözlerini büyüttü. Gölgenin zihne etki ettiğini duyunca başından aşağıya kaynar sular döküldü, başını elleri arasına alarak profesöre baktı. Ama profesör anlattıkça biraz daha rahatlıyordu, bir sene boyunca öğrenecekleri büyünün onları bütün bu tehlikelere karşı koruyacağını duyduğunda derin bir nefes verdi ve uygulamaya geçmek için sabırsızlanan gözlerle dersi takip etmeye devam etti. Ama uygulama yapılmayacağını öğrendiğinde hayal kırıklığıyla gözlerini devirdi. Profesör bir süre sonra öğrencilerine kağıt dağıtmaya başladı, Satellite da az önce not aldığı kağıdı katlayarak cebine koydu. Elementlerden çok zihne odaklanılması gerektiğini söyledi profesör ve kız da gözlerini ona heyecanlı bir şekilde döndürüşüyle beraber can kulağıyla dinlemeye başladı. Profesör bütün öğrencileri ayağa kaldırdı, Satellite da yavaş bir şekilde yerinden kalktıktan sonra boş alanı işaret eden profesörün dediğine uyarak oraya doğru ilerlemeye başladı. Satellite biraz ürkmüştü, herkesin önünde kendini rezil etmek istemiyordu fakat bu dersi gerçekten sevmişti ve dersini geçmek istiyordu. Sıra ona geldiğinde var gücüyle düşünmeye başladı. Zihnini odakladı, elementi için olan aşkını bir kenara bıraktı kısa süreliğine, kendisini ve zihnini düşünüyordu şimdi. Bu büyüyle kendini koruyacaktı ve bu büyüyü öğrenmesi gerekiyordu. Zihnini tamamen bu düşünceye odaklamıştı, olmasını umuyordu ve profesörden gelen bir tamam işaretiyle odaklanması durduracak ve göğsünü gere gere sırasına oturacaktı.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Karanlık Canavarlarla Mücadele / 1. Sınıflar
» 1. Su Dersi. ~ 1. Sınıflar.
» 2. Su Dersi. ~ 1. Sınıflar.
» 1. Toprak Dersi || 1. Sınıflar
» 1. Hava Dersi / 1. Sınıflar

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Fantasia RPG :: Magia Adası ve Büyü Okulu :: Ortak Derslikler :: Karanlık Büyülerden Korunma Dersliği-
Buraya geçin: