Fantasia RPG
Hoş geldiniz!
Fantasia Rpg'ye üye olabilmek için, bir referansa ihtiyacınız var! Eğlenceye başlamanız için bir tanıdığınızın size kefil olması gerekiyor. Eğer Fantasia dünyasına katılmak istiyorsanız ve sitede referans alabileceğiniz bir üye tanımıyorsanız, Fantasia Dünyası'nın efendisi Dominus ile görüşüp şahsi referansını alabilirsiniz: jfr4ever@hotmail.com
Fantasia RPG
Hoş geldiniz!
Fantasia Rpg'ye üye olabilmek için, bir referansa ihtiyacınız var! Eğlenceye başlamanız için bir tanıdığınızın size kefil olması gerekiyor. Eğer Fantasia dünyasına katılmak istiyorsanız ve sitede referans alabileceğiniz bir üye tanımıyorsanız, Fantasia Dünyası'nın efendisi Dominus ile görüşüp şahsi referansını alabilirsiniz: jfr4ever@hotmail.com
Fantasia RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Fantasia RPG

İyilerin iyi, kötülerin kötü olmadığı bir dünyada, benliğinizi koruyabilecek misiniz?
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 1. Ateş Dersi | 1. Sınıflar

Aşağa gitmek 
+2
Trish Valiant
Olexa Norwood
6 posters
YazarMesaj
Olexa Norwood
Ateş Kullanıcısı / Ateş Profesörü / Flamma Bölüm Başkanı
Ateş Kullanıcısı / Ateş Profesörü / Flamma Bölüm Başkanı



Lakap : Kül olmak istiyorsanız sizi tutmayayım.
Mesaj Sayısı : 19
Nume : 4766

1. Ateş Dersi | 1. Sınıflar Empty
MesajKonu: 1. Ateş Dersi | 1. Sınıflar   1. Ateş Dersi | 1. Sınıflar Icon_minitimeSalı Mayıs 10, 2011 7:32 pm

Olexa için sıradan bir sabahtı. Yatağında gerinip saatine baktı, bugün okulun başladığı ilk gündü. Bu dönemin ilk dersine girecekti ve dersi birinci sınıflaraydı. Heyecan denen bir şey yoktu profesörde uzun zamandır her sabahı böyleydi zaten. Mesleğini ve öğrencilerini seviyordu, sadece eski heyecanını kaybetmişti. Yeni öğrenciler, yeni heyecanlar ve beraberinde yeni sorunlar demekti. Ayrıca yeni gelenler Olexa'yı da tanımıyordu ve nasıl davranmaları gerektiğini bilemeyeceklerdi. Eğer Olexa çok sert davranırsa ondan nefret ederlerdi, eğer çok güler yüzlü davranırsa dizginlerini tutamazdı. Saygısız öğrencilere Olexa'nın tahammülü yoktu. Sabah sabah yeterince bir şeylere kafa yorduğunu düşünüp yatağından kalktı. Gözlerinin çevresi ve şakakları çok ağrıyordu. Olexa banyoya doğru yürürken yavaş yavaş elleriyle masaj yaptı.

Sıcak suyun altında saatlerce durabilirdi, sıcak su içinde yanan ateşi söndürmüyor, aksine körüklüyordu. Elementi her an tetikteydi. Şimdi elementine dokunup elini hafifçe sallarsa ateş ona itaat edip dans edebilirdi. Odasını yakması ihtimal dahilinde bile değildi, çünkü ateş onundu. Aynı o da ateşin olduğu gibi... İçinde yaramaz bir çocuk gibi yerinde duramayan ateş, Olexa onu düşündükçe hareketleniyor dışarıya çıkmak istiyordu. Olexa yine dayanamamış ve elementinin büyüsüne kapılıp ona dokunmuştu. Dersliğe gidene kadar bir yerleri yakmazsa kendini zafer kazanmış biri olarak görecekti, sonuçta elementine karşı gelmek çok zor bir şeydi. Olexa sıcak suyu kapatıp birkaç derin nefes aldı. Dudaklarından hep aynı şeyler dökülüyordu. "Şimdi sırası değil, sakin olmalıyım. Onu davet etmemeli, düşünmemeliyim." Su damlacıklarının her saniye buharlaştığı vücuduna havlu sarıp odasına geçti. Aslında tam anlamıyla kurulanmasına gerek kalmadan vücudundaki su buharlaşmıştı, yine de Olexa havluyu teninde gezdirdi. Saçlarını tarayıp özensiz bir şekilde kuruttuktan sonra dolabının başına geçti. İlk gün için kırmızı bir şeyler bulundurmalıydı üzerinde, bu öğrencilere ilham verirdi. Kırmızı sıcağın, tutkunun ve cesaretin rengiydi. Flamma öğrencilerinde olması gerekende tam da buydu. Dolabından siyah dizlerinin üzerinde geniş askılı bedenini tamamen saran bir elbise çıkarttı. Sevdiği elbiselerinden biriydi, ilk gün için uygundu. Resmi, şık ve seksi... Kararını değiştirmeden elbiseyi üzerine geçirip aynanın karşısına geçti, elbiseyi düzeltip bir kez etrafında döndü. Uzun açık kahverengi saçlarının uçlarını maşayla sararak hareketlendirdi. Hacimli olması için biraz dağıttı, o birçok profesör gibi değildi, derslere mükemmel şekilde girmezdi. Onun kendine has bir tarzı vardı. Öğrencilerin rahat olmalarını isterdi, bununda ilk önce kendisinin rahat olmasından kaynaklanacağını düşünüyordu. Pencereden gelen güneş ışıkları profesörün saçlarını ışıldattı, profesör makyaj yapmak için aynaya daha fazla yakınlaşırken elementi içinde dalga dalga yayılıyor ve içinde yayılan enerji dışarıya yansıtıyordu. Saçları hafif bir şekilde dalgalanıyordu. Olexa makyajını mavi gözlerini belli edecek şekilde yapmıştı, son olarak da kırmızı bir ruj sürmüştü. Olexa kıyafetini kırmızı topuklu ayakkabıyla tamamlayıp çıktı.

Dersliğe varana kadar elementi aktif kalmış ve hazırda beklemişti, ara sıra kendini göstermeyi de ihmal etmemişti. Olexa elementini muzip bir çocuğa benzetirdi her zaman, kızılamayacak kadar tatlı yaramaz bir çocuk... Olexa hiçbir öğrencisinin derse geç kalmasını istemezdi, bu onun gözünde onları sorumsuz yapardı. Bu yüzden öğrenciler akın akın dersliğe girerken o okulun çevresinde dolanmaya başladı. Flamma 2. sınıf öğrencileri yüzlerinde geniş bir gülümseme ve duruşlarındaki belirgin saygıyla selam verip günaydın derken Olexa hafifçe tebessüm etmiş ve başını eğmişti. Soğuk bir profesör değildi, sadece öğrenci - profesör ilişkisini belli bir mesafeyle yürüterek onları mezun etmek istiyordu. Olexa yeterince beklediğini düşünüp emin adımlarla okula doğru yürüdü. Topuklarının zeminde çıkarttığı tok ses kulaklarına doluyor ve her şeyin aynı olduğunu fısıldıyordu. Büyü yapan birkaç Aer öğrencisi Olexa'yı gördüğünde büyüyü kesip dersliklerine girdi. Olexa onlara bakabildiği kadar sert bakmıştı, büyü bir eğlence aracı değildi, onlara ait olabilirdi ama oyuncakları değildi. Gerekli anlarda kullanılmalıydı. Tam öğrencilere nutuk çekecekken bunun gereksiz olduğunu, onlarla Amanda'nın ilgilenmesi gerektiğini düşündü, sonuçta onun öğrencileri değildi.

Ateş dersliğinin kapalı kapısını açıp içeriye girdiğinde Flamma öğrencileri parıldayan gözlerle ona bakıyordu. Gücü ve elementi hissedilebilir şekilde dersliği doldurmaya başlamıştı bile. Olexa arkasından kapıyı kapatıp dersliğin ortasına geldi. Bütün öğrencilerin gözlerinin içine baktı. Daha çok genç ve yeniydiler. Erkek öğrenciler Olexa'nın adını üst sınıf Flamma öğrencilerinden duymuş olmalılar ki gözlerini yüzünden ayıramıyorlardı. Olexa içinde kaynayan elementini serbest bıraktı. Ateş tüm dersliği doldurup öğrencilerin yüzlerini yaladı, sıcak bir meltem gibiydi. Bazı öğrenciler irkilirken bazılarının hoşuna gitmişti. Olexa kibirli sayılabilecek şekilde gülümsedi. "Günaydın, Ben Olexa Norwood. 3 senenizi ya zehir edecek ya da muhteşem kılacak olan Ateş Elementi Profesörünüzüm. Bana Profesör Norwood diye hitap ederseniz sevinirim. Öğrenci – profesör arasındaki mesafeyi korumak en iyisidir. Size beni sevin veya tapın demeyeceğim ya da beni seveceğinize garantiler vermeyeceğim. Ama size garanti edebileceğim bir şey var. Hepiniz buradan mezun olurken ateşin en iyi kullanıcıları olacaksınız. 3 yılın sonunda ateş elementinde iyinin de iyisi olmak için burada bir yıl daha kalabilirsiniz. Bu ek yılınızda ben yeni öğrencilerimi yetiştiriyor olacağım ve belki sizinle çok sık ilgilenemeyeceğim ama her zaman size yardım etmeye açık olacağım. Ek yılınızın kolay geçeceğini düşünmeniz büyük bir aptallık olur. O yıl hiç zorlanmadığınız kadar zorlanacağınıza eminim, işte bu yüzden bu son yıl isteğe bağlıdır. Genelde Flamma öğrencileri zoru sevdiklerinden son yılı da tamamlarlar, ama başta da söylediğim gibi zorunlu değil." dedi ve öğrencilerin yüzlerine bakıp sıraların arasında gezinmeye başladı. Öğrencilerin yanından geçtikçe gücü bedenini sarıyor ve ateş elementine alışık olmayan Flamma öğrencileri irkiliyordu. "Ben Ateş elementi profesörünüz olmakla birlikte Flamma Bölüm başkanıyım, yani en çok göreceğiniz profesörlerden biriyim. Siz buraya yeni geldiğiniz için her sorununuzda bana gelebilirsiniz. Unutmayın, ben sizin yardımcı olabilecek biriyim, dadınız değil. Ailenizden ayrıldığınızın farkındayım, ama burası mızmızlanma yeri değil. Burası sizin gibi özel öğrencilerin gelebildiği özel bir okul... Sıradan okullardaki gibi derslerle karşılaşmayı veya sıradan günler geçireceğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Flamma bölümü cesaret ve tutkunun yeridir. Eğer bunların kendisinde eksik olduğunu düşünen varsa dersliği terk etsin demeyeceğim, aksine onların bu özelliklerini dışarıya vurmalarına yardımcı olacağım.” Dedi, gözleri Flamma öğrencilerinin üzerinde dolaşırken keskin bir şekilde döndü ve dersliğin ortasına doğru geldi. Tekrar öğrencilerine döndüğünde gülümsedi, bu gülümsemesi öğrencilerin içini ısıtmış ve güven vermişti. Flamma öğrencilerinin hayran hayran bakışlarına gülümsemesini büyüterek karşılık verdi. Derse geçtiğini yüzünün ciddileşmesiyle gösterdi. “Ateş elementi cesareti, tutkuyu ve sıcaklığı simgeler. Hepiniz içinde ateş elementiyle beraber bu özellikleri de taşıyorsunuz. Ateş söz dinleyen bir element değildir, aksine haylaz bir çocuktur. Onu kullanmayı ve kontrol altına almayı öğrenemezseniz, ateş sizi yakar. Tabii ki gerçek anlamda bir yanmadan bahsetmiyorum size, daha çok gücünüz kontrol altında olmadığı için size zorluklar çıkartır. Bunu açıklaması biraz güç…” Olexa narin ellerini dalga saçlarının arasından geçirdi. Anlatmak istediklerini sözcüklere dökemediğinde sıkça yaptığı bir hareketti. “Ateş kontrol altına alınmadığında kişiden kişiye değişen tepkiler vermiştir. Bu kullanıcının davranışlarıyla ve kişiliğiyle paralellik gösterir. İradeniz güçlü değilse ateşi kontrol etmeniz zordur. Çünkü içinizde yanıp duran büyüye dokunmamak çok zordur. Bazen onu fazla davet etmek sizi ona bağımlı hale getirir. Bu da sizin ateşe ait olmanıza yol açar.” dedi. Teorik açıklamalar bitmişti, uyarılarını yapmış ve ateşi anlatabildiği kadar anlatmıştı. Artık bir şeyler öğretmeye gelmişti, en basit şeyle başlayacaktı. Bütün öğrencilerin dikkatlerinin onda olduğuna emin olduğunda konuşmaya başladı. “Dersimizin teori kısmı bitti Flamma öğrencileri, şimdi bir şeyler öğrenmeye, içimizdeki gücü yönetmeye geldi. İlk önce sizlerden beni izlemenizi istiyorum. Bu fazlasıyla basit bir şey, sadece kontrolün sizde olduğuna emin olmalısınız, ateş size itaat edecektir.” Dedi. Gözlerini göstermelik olarak, sanki konsantre olmasına gerek varmış gibi kapattı ve derin bir nefes alıp ateşi hissetti. Ateş hemen itaat edip harekete geçti. Ateşin parmak uçlarından avucuna doğru toplandığını düşündü. Artık öğrencilere bir şeyler göstermenin zamanı geldiğinde ateşin açığa çıkmasını emretti. Küçük bir alev topu avucundan biraz yüksekte dururken Flamma öğrencilerinden yükselen şaşkınlık sesleri bu durumun onlar için olağanüstü bir şey olduğunu açıklıyordu. Olexa gözlerini ateşin sıcaklığıyla açtı, ateş tüm bedenini doldurmuştu, gözleri mavi birer ateş gibi yanıyordu. Öğrenciler istekli gözlerle profesöre bakarken Olexa gülümsedi. “Ateşi davet etmek kolaydır, ama kontrol etmek zordur. Bu yaptığım küçük bir ateş topu. Avucunuzda yükseldiğinde elinizi dıştan içe doğru çevirip ileriye doğru salladığınızda ateş topu belirlediğiniz yere ulaşıp hedefinizi yakacaktır. İşte aynen böyle…” dedi ve elini duvara doğru salladı. Belirlediği hedef duvardaki uzun beyaz örtülerden biriydi. Bunu öğrencilerin deneme yapmaları için hazırlamıştı. Kendine belirlediği kumaşı yaktıktan sonra öğrencilerine döndü. “Şimdi hepinizden ayağa kalmanızı ve ateşi davet etmenizi istiyorum. Gözlerinizi kapatın ben sizi yönlendireceğim.” Flamma öğrencileri Olexa’yı dinlediler ve ayağa kalkıp gözlerini kapattılar. Olexa’nın ciddiyeti öğrencileri sarmıştı, hepsinin yüzündeki kararlılık ve istek Olexa’nın hoşuna gitmişti. “Ateş sizin parçanız, o olmadan bir bütün değilsiniz. Ateş her bir hücrenizde alev alev yanıyor, tek yapmanız gereken onu hissedip harekete geçirmek. Fiziksel bir şey yapmanıza gerek yok, şimdilik, sadece düşünün… Ateş hücrelerinizden avucunuza doğru dalgalar halinde toplanıyor. Sağ avuçlarınızı açıp yukarıya doğru kaldırın. Ateş hala içinizde, avucunuzun ortasında, derinizin altında dışarıya çıkmak için sabırsızlanıyor. Ateşin derinizin altında kalmasını sağlamak için ona emirler verin, orada kalmalı, daha dışarıya çıkmasının zamanı değil. Ateş sizin olabilir ama oyuncağınız değil veya köleniz… Ona saygı duyun, o olmasaydı yine özel birileri olabilirdiniz ama farklı şekillerde. Ateşin üzerindeki kontrolü sağladığınızı hissettiğinizde artık dışarıya çıkmasını izin verebilirsiniz. Zihninizde şekillenen görüntü küçük bir ateş topu, elinizin biraz üzerinde yanan bir ateş topu, eğer havada kalmasına konsantre olamazsanız yer şeyi berbat edebilirsiniz.” dedi, bütün Flamma öğrencilerinin yüzü yoğunlaşmıştı, hepsi ateşi davet etmeye çalışıyordu. Olexa ellerini birbirine vurdu ve bütün öğrenciler gözlerini açtı. “Şimdi yerlerinize oturabilirsiniz. Kendinizi hazırhissettiğinizde yanıma gelip bunu belirtmeniz yeterli. Bu ders saati içinde hepiniz yanıma geleceksiniz, bu aklınızdan çıkmasın ve bir şey daha ilk seferde yapamamanız sizin güçsüz olduğunuzun göstergesi değildir, sadece yeterince kendinizi vermediğinizin göstergesidir.” Dedi ve Flamma öğrencilerine bakıp kürsüsüne yürüdü, sandalyesini çekti ve öğrencilerini beklemeye başladı.

Okuyunuz.:


En son Olexa Norwood tarafından Cuma Mayıs 13, 2011 4:53 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 3 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Trish Valiant
Flamma Öğrencisi / 1. Sınıf
Flamma Öğrencisi / 1. Sınıf
Trish Valiant


Lakap : İsmim yeterince kısa.
Mesaj Sayısı : 190
Nume : 4811

1. Ateş Dersi | 1. Sınıflar Empty
MesajKonu: Geri: 1. Ateş Dersi | 1. Sınıflar   1. Ateş Dersi | 1. Sınıflar Icon_minitimeÇarş. Mayıs 11, 2011 7:49 am

Flamma kampındaki yatağında ikizinin onu sarsması ile uyanmıştı. İtiraz etmeye hazır bir şekilde kalkarken, bugün ateş dersliğine gitmeleri gerektiği aklına gelmişti. Neredeyse aşık olduğu elementinin ve bölüm başkanlarının profesörü olduğu bu dersi kaçırmak, yapacakları listesindeki son şey olurdu. Hazırlanmasını kısa tutmak için gerekli işlerini yaptıktan sonra, eline ilk geçen kıyafetlerini giydi. Kötü görünürse diye bir sorun yaşamıyordu çünkü Trish her zaman güzel göründüğünü düşünüyordu. Kıyafetleri de, ona her zaman uyardı. Bu geç kaldığı zamanlarda, tıpkı şimdi olduğu gibi oldukça işine yaramıştı. Siyah bir gömlek ile kot pantolon giymişti sadece. Fazla süslenmesine gerek yoktu. Sadece derse gidiyordu. Saçını atkuyruğu şeklinde topladıktan sonra, çok hafif bir makyaj yaptı. Tristian'ın hazır olup olmadığına baktıktan sonra, ikizi Tristian ile birlikte kamptan hızlı bir şekilde çıktılar.

Dersliklere gelene kadar, hiç duraksamadan koşmaları sayesinde, profesörün girmesinden birkaç dakika önce girmişlerdi. Trish, girdiği anda çevresine bakındıktan sonra, henüz gelmediğini anlayıp rahat bir nefes aldı. Yüzünde az önce oluşmuş panik duygusunu yok ederek herkesin bildiği, kendini beğenmiş ve üstten bakan ifadesin kullanmaya devam etti. Onun paniklemiş halini ikizi dışında kimse görmediği için sevinmişti. Yoksa bu diğer öğrencilerin onunla uğraşması için yeni bir olay demekti. Bir süre çevresine bakındıktan sonra, arka taraflarda boş kalmış iki sıra bulup oraya oturdular. Profesör içeri girip, sınıfın kapısını kapatıp ortalara doğru yürürken, Trish biraz da olsa heyecanlandığını biliyordu. Az sonra yapacakları şeyleri düşünmek hoşuna gidiyordu. Kadın onlara doğru kibirli sayılabilecek bir gülümseme ile baktığında, hayranlık dolu bakışlarını gizleyememişti. Çoğu erkek ile aynı nedenden değildi tabi hayranlık dolu bakışları. Profesörün kibirli gülümsemesi bile kendisini ona yakın hissetmesine sebep olmuştu. "Günaydın, Ben Olexa Norwood. 3 senenizi ya zehir edecek ya da muhteşem kılacak olan Ateş Elementi Profesörünüzüm. Bana Profesör Norwood diye hitap ederseniz sevinirim. Öğrenci – profesör arasındaki mesafeyi korumak en iyisidir. Size beni sevin veya tapın demeyeceğim ya da beni seveceğinize garantiler vermeyeceğim. Ama size garanti edebileceğim bir şey var. Hepiniz buradan mezun olurken ateşin en iyi kullanıcıları olacaksınız. 3 yılın sonunda ateş elementinde iyinin de iyisi olmak için burada bir yıl daha kalabilirsiniz. Bu ek yılınızda ben yeni öğrencilerimi yetiştiriyor olacağım ve belki sizinle çok sık ilgilenemeyeceğim ama her zaman size yardım etmeye açık olacağım. Ek yılınızın kolay geçeceğini düşünmeniz büyük bir aptallık olur. O yıl hiç zorlanmadığınız kadar zorlanacağınıza eminim, işte bu yüzden bu son yıl isteğe bağlıdır. Genelde Flamma öğrencileri zoru sevdiklerinden son yılı da tamamlarlar, ama başta da söylediğim gibi zorunlu değil." verdiği genel bilgileri dinlerken sessizliğe gömülmüştü tüm sınıf gibi. Normalde bu o değildi. Uslu durduğu çoğu zaman görülemezdi bile. Ama bu profesörün karşısında saygısını bozmadan durması gerektiğini anlamıştı. O bunları düşünürken Profesör Norwood, sıraların arasında dolaşmaya başlamıştı. Trish'in yanından geçerken, kız ondaki ateş elementi gücünü hissedip bir an için irkildi ama sonra kendini toparladı. O bunları yaşarken, profesör konuşmaya devam ediyordu. Hemen kendini toparlayıp dinlemeye devam etti Trish. Duyacaklarının bir saniyesini bile kaçırmak istemiyordu. Profesör Norwood, Flamma bölüm başkanı ve en çok görecekleri profesör olması, Trish'in yüzünde bir tebessümün oluşmasını sağlamıştı. Örnek alacağı kişileri, fazlasıyla görmek iyiydi onun için. "...Sıradan okullardaki gibi derslerle karşılaşmayı veya sıradan günler geçireceğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Flamma bölümü cesaret ve tutkunun yeridir. Eğer bunların kendisinde eksik olduğunu düşünen varsa dersliği terk etsin demeyeceğim, aksine onların bu özelliklerini dışarıya vurmalarına yardımcı olacağım.” o bazı şeyleri düşünürken, profesör bunları söylüyordu şimdi. Trish, buranın normal olmadığını ilk geldiği andan itibaren anlamıştı zaten. Cesaret ve tutku... O yaptığı her şey ile cesaretini belli ediyordu zaten. Yaptıkları ile, davranışları ile... Tutku. Buna da fazlasıyla sahip bir kızdı. Sadece... Gösterecek vakti olmamıştı.

Yeniden ciddileştiğinde, Trish onun derse geçeceğini anlamıştı. Kollarını göğsünde kavuşturup onu dinlemeye hazırlandı. Profesör sözlerine başladığında ise tahmininin doğru olduğunu anladı. Onu dikkatli bir şekilde dinlerken, birden elinde oluşturduğu küçük ateş topu, gözlerinin şaşkınlıkla açılmasına sebep oldu. Evet, bunları yapacaklarını biliyordu ve asıl şaşırma sebebi bu değildi. Hemen uygulamaya geçeceklerini düşünmemişti. Yine de bu işten memnundu. Eğer uygulamaya hemen geçmemiş olsalardı, her ne kadar profesörlerini ve dersi sevmiş olursa olsun, uyuklamaya başlayacağının farkındaydı. Profesörün elindeki ateş topu, deneme için hazırlandığını düşündüğü beyaz bir tül perdeye isabet ederken, şaşkınlığı yerini yeniden hayranlığa bıraktı. Büyüdüğünde kim gibi olmak istediğini bulmuştu artık. Profesör Norwood, onlara da denemelerini söylediğinde, herkesin gözünde fazla hevesli görünmek istemediği için yavaş bir şekilde ayağa kalktı. Ama yoğunlaşırken ciddiydi. İçindeki ateşi ortaya çıkarmak istiyordu. Ateşin içinde bir yerlerde çağrılmayı beklediğinin farkındaydı. Tek sorun onu çağırmaktaydı. Profesör haklıydı. Ateş uslu bir element değildi. Ona gel denildiğinde gelmezdi hemen. Bunun için yoğunlaşmak, elementinin eline gelmesini sağlamak için belki de uzun bir süre beklemesi gerekecekti. Bir anda duyduğu el çırpma sesi ile gözlerini açtı yeniden. Profesör Norwood onlara yerlerine oturmalarını söylüyordu. Anlaşılan kimse ilk denemede başaramamıştı. Yine de Trish onlara baktığında, herkesin yüzünde kendisinde bulunan kararlılığı görebiliyordu. Yerine oturduğunda, yeniden içindeki ateşi bulmak için yoğunlaştı, avucu açık bir şekilde bekliyordu. Ateşin orada belirmesi için bekliyordu. Ateşini arıyordu. Bulmuştu. Ateşi, içinden çıkmak ve kendini göstermek için sabırsızlanıyordu. "Sakin ol Trish." diyerek, kendisi dışında kimsenin duyamayacağı bir şekilde mırıldandı. Avucunu yeniden kapatırken, içinde büyüyen heyecanı bastırıyordu aynı zamanda. Eğer devam etseydi, belki de avucunda tıpkı profesörde olduğu gibi küçük bir ateş topu belirmesini sağlayabilirdi. "Profesör..." dedi yavaşça. Sesinin duyulmadığını anladığında daha yüksek sesle söyledi. "Profesör Norwood. Ben denemek istiyorum. Hazır olduğumu düşünüyorum." sözünün onaylanması ile yavaşça oturduğu yerden kalktı ve masasında oturmuş onu bekleyen profesörün yanına doğru ilerlemeye başladı. Aslında hazır olduğunu düşünmüyordu, hazır olduğundan emindi. Belki de profesör de bunu görmüş ve gelmesini kabul etmişti. Söylediği sözler, gelmek ile gelmemek arasında kalmış bir çocuğun söyleyeceği sözlerdi. Ama gözlerinin neler söylediğinin farkındaydı Trish. İçindeki duyguları gösteriyordu. Kararlılığını ve isteğini. Herkesin bakışlarını ona çevirdiğini biliyordu. Her zaman bilmişlik taslayan bu kızın, eğer başarısız olursa ne yapacağını merak ediyorlardı muhtemelen. Ama onlara bu fırsatı vermemeye kararlıydı Trish. Ateşi içinde hissediyor, elementinin çıkmak için yanıp tutuştuğunu biliyordu. Ateş kölen değil... Diye hatırlattı kendine içinden. Ateş uslu bir element değil, güçlü ol, bunu yapabilirsin... İçten içe kendini motive etmeye çalışırken, profesörün yanına vardığını fark etti. Derin bir nefes aldıktan sonra, gözlerini kapattı. İçinde çıkmaya hazır bekleyen ateş elementini bulduğunda, biraz daha yoğunlaşarak, onu avucunda belirmesini sağlamaya çalıştı. Bunu tüm kalbiyle başarmak istiyordu. Tuhaftı ama ilk defa tam olarak ciddi davranıyordu ve kendisi ile ikizinden sonra bir şeyi önemsiyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Tristian Valiant
Flamma Öğrencisi / 1. Sınıf / Sınıf Başkanı
Flamma Öğrencisi / 1. Sınıf / Sınıf Başkanı
Tristian Valiant


Lakap : Trist.
Mesaj Sayısı : 146
Nume : 4770

1. Ateş Dersi | 1. Sınıflar Empty
MesajKonu: Geri: 1. Ateş Dersi | 1. Sınıflar   1. Ateş Dersi | 1. Sınıflar Icon_minitimePerş. Mayıs 12, 2011 12:59 pm

    Uyandığında aklına gelen ilk şey elementini kullanmayı öğreneceği dersin bugün olduğuydu. İkincisi ise geç kalmak üzere olduğu. Hızla yataktan kalktı ve bir kot ile siyah tişört geçirdi üzerine. Hemen saçlarını düzeltip Trish'i uyandırmaya gitti. Kızın odasına girdiğinde yatıyor olmasına şaşırmamıştı. Koşup yatağa zıpladı ve ikizinin edeceği küfürleri duymamak için bağırdı. Kızı hemen kaldırıp yatağa yattı ve o giyinirken bekledi. Siyah siyah siyah. Her şey siyah. Trish'in siyahı sevdiğini biliyordu ama ilk gün için fazla iç karartıcıydı. "Saçlarını siyaha boyatmaya ne dersin canım?" Sözleri üzerine Trish'ten ukala bir gülümseme aldı. Kız her şekilde güzel olacağını biliyordu. Tristian'da biliyordu. Yataktan kalkıp dersliğe gitmek için kulübeden çıktılar. Trish koşmaya başlayınca o da yavaş adımlarını hızlandırdı, normalde ağır ve asil olmalarına rağmen derse geç kalıp azar işitmeyi istemiyorlardı.

    Dersliğe girdiklerinde profesörün orada olmaması iyi bir şeydi. En azından koşmalarına değmişti. Tristian kız kardeşinin oturduğu sıranın yanına geçti hemen. En arkada olması güzeldi. Trish'e dersle ilgili birkaç şey söylerken içeri giren kadınla irkildi. Hemen kadına dönüp onu süzdü. Aynı kadının yeşil gözleriyle onları süzdüğü gibi. Tristian hafifçe gülümsedi. Okuldaki en iyi profesör onlarınki olmalıydı. "Günaydın, Ben Olexa Norwood. 3 senenizi ya zehir edecek ya da muhteşem kılacak olan Ateş Elementi Profesörünüzüm. Bana Profesör Norwood diye hitap ederseniz sevinirim. Öğrenci ve profesör arasındaki mesafeyi korumak en iyisidir." Tristian kadının söylediklerine hak veriyordu. O rütbelerin önemli olduğunu düşünürdü. Hiç kimse eşit değildi yaşadığı yerde. Hiçbir yerde. Herkes kuralına göre davranmalıydı. Profesörle aralarındaki ilişkinin seviyeli olacağını tahmin ediyordu şimdiden. "Ben Ateş elementi profesörünüz olmakla birlikte Flamma Bölüm başkanıyım, yani en çok göreceğiniz profesörlerden biriyim. Flamma bölümü cesaret ve tutkunun yeridir. Eğer bunların kendisinde eksik olduğunu düşünen varsa dersliği terk etsin demeyeceğim, aksine onların bu özelliklerini dışarıya vurmalarına yardımcı olacağım." Profesör sıralarında arasındaki dolaşmasını bırakmış derslikte, herkesi görebileceği yere doğru ilerledi ve tekrar onlara döndü, öğrencilere. Tristian ilgisinin arttığını hissederken kaşlarını çatmış profesörün her sözünü dinliyordu. Dikkatle bir şeyi dinlerken kaşlarını çatar ve tüm ciddiyetini korurdu. Tristian kendisindeki ciddiyeti profesörde de görünce dersin tam olarak başlayacağını anlaması güç olmamıştı. Demek ki her ateş kullanıcısının ortak özelliklerinden biriydi bu da. "Ateş elementi cesareti, tutkuyu ve sıcaklığı simgeler. Hepiniz içinde ateş elementiyle beraber bu özellikleri de taşıyorsunuz. Ateş söz dinleyen bir element değildir, aksine haylaz bir çocuktur. Onu kullanmayı ve kontrol altına almayı öğrenemezseniz, ateş sizi yakar. Tabii ki gerçek anlamda bir yanmadan bahsetmiyorum size, daha çok gücünüz kontrol altında olmadığı için size zorluklar çıkartır. Bunu açıklaması biraz güç…" Tristian anlayabiliyordu. İçindeki enerjiyi kullanamamak ya da onu kontrol edememek... Duygular gibi. Duyguları anlamanın ne kadar önemli olduğunu bilirdi, ailesindeki olaylar yüzünden duygularının kontrol etmeyi bırakmıştı. Belki de tam anlamıyla bağlanmıştı duygulara. Ateş de böyleydi. Duygular gibi. Eğer ateşi anlamazsan delirirdin. Boşluğa düşerdin. En azından Tristian'a böyle olurdu. O kendi içinde bu şekilde yaşardı başarısızlığı. Tristian olabilecekleri düşünürken profesör uygulamaya geçeceklerini söylemişti. İlk günden mi? Elbette ilk günden! Alışmalarını bekleyecek değillerdi. Eğitime ne kadar erken başlarlarsa o kadar iyi olurdu. Tristian bunu anlayabiliyordu. Profesör gözleri kapalı bir şekilde öylece dururken sınıfın sessizliği heyecan vericiydi. Tristian kadının her hareketini izliyordu, aklının bir köşesine yazıyordu hepsini. Profesörün elinde oluşan küçük ateşi görünce şaşkınlığını bir kenara bırakıp ne yaptığını izlemeye devam etti. Sadece nasıl yapabileceğini öğrenmesi gerekiyordu, şaşırması değil. Şaşırmak eksi puandı. Sessizce bekledi ve profesörün söylediklerine kulak verirken el hareketlerine odaklandı. Dışarı doğru çevirip ileri itmişti. Zaten sözleriyle de yaptıkları pekiştiriyordu. Ateşin gittiği taraftaki beyaz örtü yanmaya başlayınca Tristian bir anlık örtüye bakıp tekrar profesöre döndü. Tüm ilgisini profesöre vermişken kadın hepsinin kalkmasını ve denemesini istedi. Şimdi aklındakileri tekrar etti sırasıyla. Ne yapması gerektiğini kavradığında gözlerini kapadı ve içindeki ateşi aramaya başladı. Nerede olabileceğini düşünüyordu. Ellerini açmış ateşin gelmesini beklerken profesör yerlerine oturmalarını söyledi. Becerememiş olmalıydı. Moralini bozmadan yerine oturdu. Elbette yapacaktı. O sırada yanındaki kız yerinden kalktı. Tristian ona bakıp ne yaptığını anlamaya çalışıyordu. Trish profesörün yanına gidip deneyecekti ha? Bu harika. Profesörün isteğini ilk yerine getiren olacaktı. Tristian tam onu izleyecekti ki vazgeçti. İkizinin rahatlamasını istiyordu. Kafasını sıraya gömüp hazır olmayı bekledi. Ve düşündü elbette. Ateşi çağırmak nasıl olabilirdi ki? Olacaktı lakin ne zaman? Büyük bir azimle yerinden kalktı ve profesörün masasına doğru ilerledi. Ona bakan biri olup olmaması umrunda değildi. Masaya ulaştığında "Profesör Norwood, denemek istiyorum." dedi kararlı bir sesle. Sesi çok yüksek çıkmasa bile ses tonundaki hırsı kendisinin hoşuna gitmişti. Profesörün onaylayan bakışlarını görünce gözlerini kapadı. Tekrar ateşi aramaya başladı. Nerede olabileceğini düşünürken yanlışlığı fark etti. Ateş bir yerde değildi, elementi onun her yerindeydi. Aklında, kalbinde, ruhunda. Tek yapması gereken kararlılığını arttırması ve hissetmesiydi. Sıcaklığı hissetmek isterken vücudunun içindeki enerjiyi de hissediyordu. O içinde bir yerdeydi, evet ve çıkmayı bekliyordu. Tristian tek yapması gereken ona yol açmaktı. Kararlı bir şekilde ateşin gelmesini isterken ellerini açmıştı. Ellerine yöneltmeye çalışıyordu tüm enerjiyi. Aslında tümünü değil, yalnızca gerekli olanı. Profesörün dediği gibi, ateş köle değil. Saygı duyulması gerek. Tristian ateşin sol eline doğru geldiğini düşünüyordu. Orada olmasını istiyordu. Ona gelmesini emretmiyor, yalnızca onu davet ediyordu. Avucunun içinde ateşi hayal etmek bile heyecan vericiydi. Gerekli olan şey saygı ve istek. Kararlı biri olduğu için istekliydi zaten ve ateşe, elementine saygı duyuyordu. O ateş yüzünden delirmeyecekti, ateş sayesinde büyüyecekti. Hiç durmadan ateşi düşünmeye devam ederken, içinde sadece başarma isteği vardı, elementini kullanma isteği.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Sam Dynad Maberdon
Flamma Öğrencisi / 1. Sınıf
Flamma Öğrencisi / 1. Sınıf



Mesaj Sayısı : 11
Nume : 4761

1. Ateş Dersi | 1. Sınıflar Empty
MesajKonu: Geri: 1. Ateş Dersi | 1. Sınıflar   1. Ateş Dersi | 1. Sınıflar Icon_minitimeCuma Mayıs 13, 2011 10:22 am

Güzel bir gün. Böyle bir günde derse girecek olmamız ne yazık. Sam aslında derslerden nefret ederdi. Onlara girmeyi hiç sevmezdi. Ona göre hayat, derslerle veya diğer sorumluluklarla harcanamayacak kadar kısaydı. Fakat elden ne gelir ki? Güçlü birileri onları yaşadıkları yerlerden almış, bu hapishaneye kapatmıştı bile. Aslında dışarıdan bakarsanız bu çok güzel bir şey olabilir. Sonuçta burada size güçlerinizi kullanmayı öğretiyorlar. Fakat işler o kadar kolay değil. Birçok öğretmen acımasız, hele hele de Dominus. Onun kim olduğunu bile bilmiyorlardı ki. Bilmedikleri birinin yönettiği bir okulda yaşıyorlardı. Ne kadar saçma değil mi? Elindeki şişeyi başına dikti. Şişeyi çektiğinde hıçkırdı. Bu içtiğinin bir tür yan etkisiydi. Elindeki içkiye baktı. Bu lanet yere katlanmasını sağlayacak tek şey bu içki olacaktı.

Dersliğine geç kalmayı göze aldı ve yürümesini hızlandırmadan devam etti. Derse geç kalmak umrunda değildi, bu lanet okuldaki hiçbir şey umrunda değildi. İçeceğini içe içe dersliğe geldiğini gördü. Dersliğe girdiğinde içerideki gücü anında hissetti. Çocukların içinde var olan güç, bir araya geldiklerinde fark edilmesi daha kolay bir hale gelmişti. Sağdaki sıranın ortalarında duvarla bitişik olan bir yere geçti. Etrafa biraz bakındı. Hemen hepsi aynı yaşta onlarca kişi sınıfı doldurmuştu. Kişilerin yüzlerine bakmadan kafasını kapıya çevirdi. Öğretmen neredeyse gelir. diye düşündü. Tam düşündüğü anda öğretmen içeri girdi. Sam tahminlerinin bir kez daha doğru olmasına sevinerek gülümsedi. Öğretmeni gerçekten kendinden emin gibi görünüyordu. Bir an için oldukça çekici gelmişti. Sam kafasını sallayarak kendini toparlamaya çalıştı. Öğretmeniydi o, sevgilisi değil. Tam bu sırada gelen bir dalgayı fark etti. Uzun bir süredir ateş elementiyle içli dışlı olduğu için onu her yerde hissedebiliyordu. Fakat bu seferki biraz farklıydı. Daha önce hissettiklerine göre epey kuvvetliydi. Bu seferki onların etrafını sarıyor ve rahatlatıyordu. En azından Sam'e yaptığı etki buydu. "Günaydın, Ben Olexa Norwood. 3 senenizi ya zehir edecek ya da muhteşem kılacak olan Ateş Elementi Profesörünüzüm. Bana Profesör Norwood diye hitap ederseniz sevinirim. Öğrenci – profesör arasındaki mesafeyi korumak en iyisidir. Size beni sevin veya tapın demeyeceğim ya da beni seveceğinize garantiler vermeyeceğim. Ama size garanti edebileceğim bir şey var. Hepiniz buradan mezun olurken ateşin en iyi kullanıcıları olacaksınız. 3 yılın sonunda ateş elementinde iyinin de iyisi olmak için burada bir yıl daha kalabilirsiniz. Bu ek yılınızda ben yeni öğrencilerimi yetiştiriyor olacağım ve belki sizinle çok sık ilgilenemeyeceğim ama her zaman size yardım etmeye açık olacağım. Ek yılınızın kolay geçeceğini düşünmeniz büyük bir aptallık olur. O yıl hiç zorlanmadığınız kadar zorlanacağınıza eminim, işte bu yüzden bu son yıl isteğe bağlıdır. Genelde Flamma öğrencileri zoru sevdiklerinden son yılı da tamamlarlar, ama başta da söylediğim gibi zorunlu değil." Sam içinden güldü, Gereksiz bilgi vermeye bayılan biri daha. diye düşündü. "Ben Ateş elementi profesörünüz olmakla birlikte Flamma Bölüm başkanıyım, yani en çok göreceğiniz profesörlerden biriyim. Siz buraya yeni geldiğiniz için her sorununuzda bana gelebilirsiniz. Unutmayın, ben sizin yardımcı olabilecek biriyim, dadınız değil. Ailenizden ayrıldığınızın farkındayım, ama burası mızmızlanma yeri değil. Burası sizin gibi özel öğrencilerin gelebildiği özel bir okul... Sıradan okullardaki gibi derslerle karşılaşmayı veya sıradan günler geçireceğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Flamma bölümü cesaret ve tutkunun yeridir. Eğer bunların kendisinde eksik olduğunu düşünen varsa dersliği terk etsin demeyeceğim, aksine onların bu özelliklerini dışarıya vurmalarına yardımcı olacağım.” Kessin gelirim. İlk sorunumda size geleceğimden emin olabilirsiniz efendim. Bunları neredeyse söyleyecekti ki kendini zor tuttu. Daha ilk günden bir öğretmenle, hele hele de en sık görüşeceği öğretmenle papaz olmak işine yaramazdı. “Ateş elementi cesareti, tutkuyu ve sıcaklığı simgeler. Hepiniz içinde ateş elementiyle beraber bu özellikleri de taşıyorsunuz. Ateş söz dinleyen bir element değildir, aksine haylaz bir çocuktur...'' Falan filan falan filan... Sam bu tür şeylerin çaylaklara, yani ilk kez elementini kullanacaklara hitaben söylendiğini düşündüğü için dinlemeyi bıraktı. Yani, dediklerini dinleyecekti fakat önemli bir şey söylemediği sürece dikkat etmeyecekti.

“Şimdi hepinizden ayağa kalmanızı ve ateşi davet etmenizi istiyorum. Gözlerinizi kapatın ben sizi yönlendireceğim.” Bu komutu duyduğunda önce bir tepki vermemiş, kafasını sırasından kaldırmamıştı. Kısa bir süre sonra olayın farkına varmış ve öğretmen onu fark etmeden son anda ayağa kalkmayı başarmıştı. Dediğini yapıp gözlerini kapatmış ve daha önce yaptığını tekrarlamayı denemişti. Nasıl yapılıyordu? Evet, sadece odaklanmalı ve ona hükmederek hareket ettirmeliydi. Ateş ellerinden dışarıya çıkaracağı sırada öğretmen ellerini şaklattı. Sam böyle bir şey beklemediği için irkildi. Dolayısıyla çağırdığı element kayboldu, geldiği yere geri döndü. “Şimdi yerlerinize oturabilirsiniz. Kendinizi hazırhissettiğinizde yanıma gelip bunu belirtmeniz yeterli. Bu ders saati içinde hepiniz yanıma geleceksiniz, bu aklınızdan çıkmasın ve bir şey daha ilk seferde yapamamanız sizin güçsüz olduğunuzun göstergesi değildir, sadece yeterince kendinizi vermediğinizin göstergesidir.” Derin bir nefes aldı. Bunu en azından bütün sınıfın önünde yapmak zorunda kalmayacaktı. Böylece başarısız olsa bile kimse ona gülmeyecekti. Birkaç kişi öğretmenin yanına giderken o heyecanını yenmeye çalışıyor, kendini bu tür bir şey için hazırlamak için uğraşıyordu. Daha önce de ateş yaratmıştı hatta onu biraz yönlendirmişti, bunun sonucunda ise harmanlanacak bir tarlayı ateşe vermişti. Aslında bu onun için önemli değildi. O, özel olduğunu öğrenmiş, güçlerini kullanabilmişti ya, ötesi onun için boştu, önemsizdi. Son öğrenci de profesörün yanından ayrıldığında başka birinin gitmesine fırsat vermeden kendi hızla kalktı. Kalktığında dikkat etmediği için ayağını çarptı ve bir çığlık attı. Herkesin başı ona dönerken Sam utanmıştı. Tam yerine oturacaktı ki profesör seslendi. ''Sen, gel buraya.'' Sam içinden bir küfür savurdu. Üzerine odaklanmış bakışların ağırlığı altında ezilerek profesörün yanına gitti. ''I-ıh. Ben denemek istemiştim. Fakat sanırım biraz acele ettim ve dikkatleri üzerime çektim. Bu bakışlar altında rahat edemiyorum. Bu yüzden başaramayabilirim, lütfen kusura bakmayın.'' Profesör gülümseyerek onu süzerken Sam bunu fark edecek halde değildi. Gözlerini ve yumruğunu sonuna kadar kapatmıştı. İçinde elementini arıyordu. Bulamıyordu, elementi yoktu. O sırada kendine gülen suratları gördü. Sınıftakiler, ona gülüyorlardı, başarısızlığına gülüyorlardı. Hayır, böyle bir şey olmasına izin veremezdi. Ona tekrar gülünmesine izin veremezdi. Yumruğunu sıktı, parçalarcasına sıktı. Her ne kadar elementine saygı duysa da ona hükmetmek istiyordu, onunla arkadaş olmak değil. Ateş elementini içinde ararken onu bulacağına, ellerine yönlendirip ona hükmedeceğine emindi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Panthasilea Trocche
Flamma Öğrencisi / 1. Sınıf
Flamma Öğrencisi / 1. Sınıf
Panthasilea Trocche


Lakap : Lea
Mesaj Sayısı : 13
Nume : 4762

1. Ateş Dersi | 1. Sınıflar Empty
MesajKonu: Geri: 1. Ateş Dersi | 1. Sınıflar   1. Ateş Dersi | 1. Sınıflar Icon_minitimeCuma Mayıs 13, 2011 12:41 pm

Dünya denilen bu anlamsız mekan da yaşayan insan ve canlı parçalarını ısıtmakla yükümlü olan güneş adını taşıyan dev ateş topunun ilk ışıkları Flamma kampından içeri girerken güzelim uykusu bozulmuştu. Fakat bu olay onun için daha hayırlı bir sonuç doğurmuştu. Zira girmesi gereken bir kaç ders vardı ve bu adada bir insan gibi yaşamak istiyorsa söylenenlere harfiyen uymak zorunda olduğu gerçeğini unutmamıştı. Amaçsız hayatına biraz amaç katan küçük kara parçasında onun gibi olanların yanında ezilmek isteyeceği en son şeydi. Zaten hayatında kendisini hiç ezdirmemişti. Erkek gibiydi o. Saçlarını tarayıp üzerine rahat bir şeyler giyindikten sonra kendisi gibi ateş elementini kullanan insan topluluğunun arasına karıştı ve ilk derslerini yapacakları yere doğru yürümeye başladı. İçinde biraz korku biraz heyecan ve adını koyamadığı başka şeylerle birlikte. Ama bunların başarısını gölgede bırakmasına izin mi verecekti ? Asla...

Ayağının altında ezilen toprağın çıkardığı ses onunla birlikte yürüyen kalabalığın konuşmaları arasında kaybolurken zihninin boş koridorlarında yankılanan düşünceler adeta geri dönüp şarapnel parçası gibi saplanıyordu yüreğinin derinliklerine. Fakat o bir şekilde hayatın sillesinden kurtulmayı başarmıştı ve güçlü olmuştu. Burada geçireceği 4 yılla birlikte daha güçlü olacağından emindi. Onu ezenlerden intikam alacak ve kim bilir ailesinden kurtulmayı başarabilecekti. Ancak şu anda odaklanması gereken yegane şey bu dersler olmalıydı... Hafif kızıla çalan saçları rüzgarda bir balerin edasıyla dans ederken kömür kadar siyah gözleri etrafındaki insan grubunu süzmeye koyulmuştu. Her biri birbirlerinden farklı insanlardı ve bu insanlarla geçecek yıllar kendi elementinden olanları tanımasına yardımcı olacaktı. Düşünceleriyle kovalamaca oynarken dersin yapılacağı alana geldiğini fark etmemişti. Fakat bu dalgınlığı üzerinden hızlıca attı ve sınıfının tenha bir köşesinde kendine güzel bir yer bulup oturdu. Oturur oturmaz sınıfın en büyük ve Panthasilea'ya göre en kıdemli insanı konuşmaya başlamıştı. Aslında az önce düşündükleri biraz garipti. O kadın yıllarca eğitim görmüş bin bir zorlukla mücadele etmiş olmalıydı ve bir salak bile onun bu odadaki en kıdemli insan olduğunu anlayabilirdi. Fakat işin tuhaf yanı o bu aralar ne düşündüğünü pek önemsemiyordu. Onun aklını kurcalayan tek bir şey vardı bu günlerde. "Günaydın, Ben Olexa Norwood. 3 senenizi ya zehir edecek ya da muhteşem kılacak olan Ateş Elementi Profesörünüzüm. diye söze başlamıştı kadın. Bu ilk sözleri genç kadında iyi bir izlenim bırakmış gibiydi. Kadın ona göre açık sözlü ve kararlı birisiydi. Yapılan her şeyin sorumluluğunun insanlanın kendisine ait olduğunu bu şekilde anlamıştı tekrardan.'' Bana Profesör Norwood diye hitap ederseniz sevinirim. Öğrenci – profesör arasındaki mesafeyi korumak en iyisidir. '' demişti kadın. '' Kesinlikle '' diye iç geçirmişti Panthasilea. Doğru olan buydu onun için. Bir öğretmen ile öğrencisi arasında olması gereken tek şey saygıydı onun için. Saygı onun için önemli bir şeydi. Yılışık, şımarık insanlardan asla hoşlanmamıştı. Ve böyle birisi olmak onun için kötü bir kabustan farksızdı. . ''Size beni sevin veya tapın demeyeceğim ya da beni seveceğinize garantiler vermeyeceğim. Ama size garanti edebileceğim bir şey var. Hepiniz buradan mezun olurken ateşin en iyi kullanıcıları olacaksınız. '' Kadının her sözü Panthasilea'yı heyecanlandırıyordu. Kendisi gibiydi bu kadın. Her şeyiyle ona benziyordu. Ve bu kadının gözüne girmek için çok çalışacağından emindi. Böyle bir öğretmen tarafından yetiştirileceği için çok seviniyordu. Çünkü bu öğretmen onu çok ama çok güçlü yapacaktı. Tüm benliğiyle inanıyordu buna. '' 3 yılın sonunda ateş elementinde iyinin de iyisi olmak için burada bir yıl daha kalabilirsiniz. Bu ek yılınızda ben yeni öğrencilerimi yetiştiriyor olacağım ve belki sizinle çok sık ilgilenemeyeceğim ama her zaman size yardım etmeye açık olacağım. Ek yılınızın kolay geçeceğini düşünmeniz büyük bir aptallık olur. O yıl hiç zorlanmadığınız kadar zorlanacağınıza eminim, işte bu yüzden bu son yıl isteğe bağlıdır. Genelde Flamma öğrencileri zoru sevdiklerinden son yılı da tamamlarlar, ama başta da söylediğim gibi zorunlu değil. '' Profesör Norwood'un sözlerini aklında tekrardan tartmaya başlamıştı. Kadında bu sırada sıraların arasında dolaşmaya başlamış bir nevi öğrencilerin yüzlerine aşina olmaya başlamıştı.'' Ben Ateş elementi profesörünüz olmakla birlikte Flamma Bölüm başkanıyım, yani en çok göreceğiniz profesörlerden biriyim.'' Bu sözler Panthasilea'yı sevindirmişti. Zira bu öğretmen onun en sevdiği öğretmenler listesinin en başına oturmuştu. Ve uzunca bir süre oradan inmeyecek gibiydi. Öğretmen sözlerini bitirmiş ve ateş elementi hakkında biraz temel bilgi verdikten sonra derse başlamıştı. “Ateş elementi cesareti, tutkuyu ve sıcaklığı simgeler. Hepiniz içinde ateş elementiyle beraber bu özellikleri de taşıyorsunuz. Ateş söz dinleyen bir element değildir, aksine haylaz bir çocuktur...' demişti öğretmeni. Ne kadarda doğruydu bu. Panthasilea'da böyle biriydi. Ama o haylaz bir çocuk değildi. Aksine uysal ve söz dinleyen biriydi. Fakat ara sıra yaptığı kaçamaklar olmuyor değildi. Sırayla deneyen öğrencileri büyük bir dikkatle izleyen Panthasilea denemek için doğru zamanı bekliyordu. Öğrencilerden çok Profesörü takip ediyordu. Verdiği tepkileri, jestlerini mimiklerini her şeyini beyninin bir köşesine sonradan kullanmak için atıyordu. Böylece öğretmeninin gözüne hem daha kolay girebilirdi hem de bu işi daha kolay kıvırabilirdi. Yani öyle düşünüyordu. Herkes bu işi kavramış gibi görünüyordu. Ve en sonunda sıranın ona geldiğini hissetmiş gibiydi. İçinde bir şeyler kıpırdanmıştı ve sanki ona oraya gitmesini ve bu büyüyü yapmasını söylüyor gibiydi. Fazla da beklemedi. Artık onun sırası gelmişti. Sessiz bir şekilde sağ elini kaldırdı ve '' Profesör Norwood... denemek istiyorum. '' dedi kararlı bir şekilde. Öğretmeninin yanına hızlıca gittikten sonra hiç konuşmadı. Sadece odaklandı. Zihninde ne kadar düşünce ne kadar parazit varsa sildi. Hatta o kadar çok odaklanmıştı ki. Bir anlığına adını bile hatırlayamamıştı. Fakat bazı şeylerin değiştiğini hissediyor gibiydi. Bedenini adeta bir şeyler sarmış gibiydi. Yanıp tutuşuyordu sanki. Kendisini tuhaf hissetmeye başlamıştı. Özgür, kontrol edilemez birisi olarak hissediyordu kendisini. Bir anda değişmiş gibiydi. İçindeki nefret küçülmüş, yerini şehvet ve başka yasak duygular almıştı. Sağ eline doğru bastıran çok kuvvetli bir şey vardı. Ve bunun ateş olduğuna dair kuvvetli sezileri vardı. Hemen bir şeyler yapmasa kötü bir şeyler olacak gibi hissetse de bunun önüne geçmek istemiyordu. Gerçek gücü en sonunda hissetmişti. Hemen vazgeçmek aptalca geliyordu ona. Hem neden kendini dizginlemesi gerekiyordu ki ? Sağ eli gözle görülmese bile yanıyor gibiydi. Tam da bu sırada aklında öğretmeninin sözleri yankılandı. '' onu fazla davet etmek sizi ona bağımlı hale getirir. Bu da sizin ateşe ait olmanıza yol açar. '' Özgürlüğünü yeni kazanmışken tekrardan bir şeylere ait olmak mı ? Bu işin böyle bitmesine asla izin veremezdi. Tekrardan konsantre oldu. Elinde sadece bir ateş topunun oluşmasını sağlayacak kadar 'güç' kalana kadar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jolene Juhász
Flamma Öğrencisi / 1. Sınıf
Flamma Öğrencisi / 1. Sınıf
Jolene Juhász


Lakap : lene, jj
Mesaj Sayısı : 63
Nume : 4768

1. Ateş Dersi | 1. Sınıflar Empty
MesajKonu: Geri: 1. Ateş Dersi | 1. Sınıflar   1. Ateş Dersi | 1. Sınıflar Icon_minitimeSalı Mayıs 17, 2011 11:15 am

“Sus!” dedi genç kız, çarelerin tükendiği gerçeğinin kokusunu buram buram algılarken. Bu, onu incitmişti, üstelik kolay kolay da incinmezdi. Otoritesini sarsan sebepler, yaşamın yüzeyselliğiyle yoğrulurken, ürperdi. Evrenin haşmini özenle vurguladığı bu kusursuz gün, Ay ışığının oluşturduğu güzel bir manzaradan ziyade, acı çektirmek adına yaratılmış bir heykeldi. Hem Jolene Juhász da bazı şeylerin farkına varmak istemişti o gün, çok can yakacak şeylerin. Sadistliğiyle ön plana çıkacak, onu, alacağı hazdan, deliye dönüştürecek şeylerin. Her şey etrafında dönecekti, tıpkı eskiden olduğu gibi. Bazı şeyler hiç değişmiyordu ve genç kız, ‘bazı şeyler’ topluluğuna fazlasıyla aitti. On yedi yıl önce pür kibirle lanetlenmişti; ama Jolene, bunu, ona cömertçe bahşedilmiş bir armağan olarak görürdü. Gözünün kör olduğu zamanlarda –çoğu zaman– bunun için şükreder, mükemmelliği adına birkaç kadeh harcardı. Yaşamlarını harcadığı insanlar kadar harcanan yaşamı, yüzeysellik yüzünden kirlenirken, ne kadar da kirli olduğunu ve temizlenmekten korkulur derecede hoşlanmadığını düşündü. Tıpkı ‘o’nun gibi: Şeytan. Namus bekçisi bir bakire ya da iyilik timsali bir kız değildi. Çok cesur değildi, çıkarlarını kapsamayan şeyleri önemsemezdi, yardım etmeyi sevmezdi, uyuşturucu bağımlısıydı. Para karşılığında satın aldığı tozlara ruhunu emanet etmiş, basit bir kızdı. Tüm evren, onun olana kadar, böyle sanılmasını istiyordu. Ve biliyordu: Asla yeterli olmayacaktı; çünkü bunun için yaratılmıştı. Kötülük için buradaydı, tatmin için değil. O, kuşkusuz ki, bir semboldü. Belirgin olmayan inançların adaletsizliğini, sadece biraz sertçe vurgulayan bir armaydı. Buna inanmadığı zamanlar, yok denecek kadar az olurdu. Tanımadığı bir çocuğun karnında, düşünmenin kıvancıyla doldu ve doğruldu. “Gitmem ge–” Devamını getirmek istemedi, bunu kendine yakıştıramadı. Ne zaman gideceğine sadece kendi karar verirdi ve açıklama yapma ihtiyacı duymazdı. Bir siluet daha arkada kalırken, elindeki sigarayı fark etmemişti bile. Üstünü giyerken, sigarayı, yatağa bıraktı. Aslında cömert bile sayılırdı Jolene, birine, ömür boyu saklamak isteyebileceği bir hediye bırakmıştı.
“Aşk dolu bir gece, ha?” ‘Aşk’ kelimesindeki yapay vurgu, genç kızın yüzünde küçük bir tebessüm doğurmuştu. Bunu yapabilen yegane insan olan, Darius Russell’a minnettar olduğunu söylese, çok mu düşerdi gözlerden? Ne yazık ki öyleydi ve bundan pişmanlık duymuyordu, hem de bunu arsızca yapıyordu. Pişmanlık duyma olayını bırakalı ne kadar olmuştu? On yedi yıl mı? Oh, evet, o, pişman olmazdı. Anlık bir dürtüyle, bluzunu düzeltirken, bunu yapıp yapmaması konusundaki kararsızlığını fark etti. Sonuçta en yakını Darius, fazlasıyla çekici bir genç adamdı ve Jolene, iradesini, yerin yirmi adım aşağısına kadar itebilirdi. Bir fahişe miydi peki? Hayır, çok daha farklıydı. Daha çok, açlığını gidermek için erkekleri kullanan, emellerinden kör olmuş bir kızdı. Ve hala utanmıyordu. Sahi, Darius önemser miydi? Sigarasını, tek saniye kadar bile tereddüt etmeden, bacağında söndürdü. Dudaklarını ısırırken, vücudunu yalayıp geçen, o soğuk dalgayı önemsemedi. Saçlarını, sol tarafta toplarkense, “Sanırım bakir bir adamı becerdim.” diye fısıldadı. İkisi de gülümserken, genç adamın gözü, kızın, sigara söndürdüğü bacağında kalmıştı. ‘JJ’ omuz silkerken, bunu, neden sadece bacaklarına bakmak istediğine yormadığını anlayamadı. Belki de fazla yoğun bir günün getirisiydi. Şakaklarını ovmaya başladı ve daha fazla konuşamadığına kanaat getirip, kafasını, Darius’ın kucağına bıraktı. O, pek de kutsal sayılamayacak gecede, tam anlamıyla temiz bir uyku çekti.

Kirpikleri, hoş bir edayla havalanırken, ayaklarının uyuşmuş olduğunu fark etti. Ondan rahatsız bir durumda olduğu, kaçınılmaz bir gerçeğe bedel olan Darius, uyuyordu. Jolene, vücudunu gererken, genç adamı uyandırmak ve uyandırmamak arasında kaldı. Tüm gece yaptığı fedakarlık bir yana, birkaç dakika sonra başlayacak olan ders, dönemin ilk dersi olmasaydı, ona daha rahat bir uyku temin edebilirdi. İçinde her zaman için gerekli şeyler bulunan çantasından, siyah bir tayt ve uzun bir tunik çıkardı. Üzerindeki paçavraları, bir kenara atmaya koyuldu. İşin garip –olduğu muamma– tarafı, Darius’ın önünde, uyanabileceği ihtimaline aldırmadan, soyunabilmesiydi. Sandığından da fazla kaybetmişti değerlerini. Umursamak gibi bir lüksü yoktu, olmamalıydı. Özenle çekmese dahi kötü durmayan kalemiyle ve rimelle olan işini bitirdikten sonra, Darius’ı, gıdıklayarak uyandırdı. Bunun bir nebzeden fazla ‘şirin’ olduğuna karar verdi ve kelimelere ihtiyaç duymadı. Aralarındaki şey, her neyse, daha fazla ileri gitmemeliydi. Arkasına dönüp, ilerlerken, sol elinin orta parmağını arkaya doğrulttu. Darius’ın gülümsediğini biliyordu, bu, onlar arasındaki ‘bugün–iğrenç–olacak’ mesajıydı. Artık çoğu kasvetli şeyi daha çok önemsiyordu ve bu, onun için, ilk taaruzun başlangıç mesajı olabilirdi. Kanlı, tutkulu ve acı dolu bir mesaj. Tıpkı Jolene Juhász gibi. ‘Tıpkı ben gibi.’
Dersliğe geldiğinde, diğerlerine nazaran daha az hastalıklı benizle karşılaşmak, onu memnun kılmıştı. Her şeyin bir sebep uğruna yaratıldığını düşünmekten vazgeçse dahi, bu mekanı sualsiz kılmak olağan mıydı? Kendine güzel, deri kaplamalı bir ironi seçti ve zorlanarak da olsa, içine girdi. Belki de bir maskeydi bu, olsun, oyunları severdi. Etrafı dikkatlice incelemeye koyuldu, bu sonu gelmez isteğin kaynağı da neydi böyle? Gözüne takılan birkaç çocuk ve baloya geliyormuş edasıyla süslenen bazı kızlar dışında, her şey tam anlamıyla normaldi. Bu huzur verici bir normallik değildi üstelik. Arkalarda, boş bir sıra seçti ve usulca sıraya yerleşti. Kapı açıldığında, içeri dolan kudreti, iliklerinde hissetmişti. Burnundaki arpa ya da vanilya benzeri koku bir yana, dilinin ucundaki yanma hissi… Bu, ateşti. Kaçınılmaz gerçekle yüzleşirken, evrendeki benzer şeyleri düşündü, gülümsedi. Basit bir şizofreni değil de, güzel bir kadının, arsızca bıraktığı derin yaralardı. Eşcinsel de olmadığına göre… Suçu atacak bir şey bulamadı. Sadece ateş, onu, kadının bedeninde yakalamış, kendine bağlamak için çırpınıyordu. Üstelik de irade konusunda sıkıntı çekiyordu. Boşverdi, son zamanlarda yapmadığı, şaşılası bir şekilde yaptı bunu. Homofobik olduğu zamanlara söz geçirmeye çalışan, deli bir kız olma düşüncesi, onu korkutmuş muydu? Galiba. Peki ya profesöre attığı bakışlara ne demeliydi? Kadının içindeki ateşi derisinde hissedebiliyor, onun sıcaklığıyla kavruluyor ve vücudunun yanık kokusunu duyumsuyordu. Çehresiyle buluşan alevlere karşılık, Norwood’un armağanı, kibirli bir gülümseydi.

“Günaydın, Ben Olexa Norwood. Üç senenizi ya zehir edecek ya da muhteşem kılacak olan Ateş Elementi Profesörünüzüm. Bana Profesör Norwood diye hitap ederseniz sevinirim. Öğrenci – profesör arasındaki mesafeyi korumak en iyisidir. Size, beni sevin veya tapın demeyeceğim ya da beni seveceğinize dair garantiler vermeyeceğim; ama size garanti edebileceğim bir şey var: Hepiniz, buradan mezun olurken, ateşin en iyi kullanıcıları olacaksınız. Üç yılın sonunda, ateş elementinde iyinin de iyisi olmak için burada bir yıl daha kalabilirsiniz. Bu ek yılınızda ben yeni öğrencilerimi yetiştiriyor olacağım ve belki sizinle çok sık ilgilenemeyeceğim ama her zaman size yardım etmeye açık olacağım. Ek yılınızın kolay geçeceğini düşünmeniz büyük bir aptallık olur. O yıl hiç zorlanmadığınız kadar zorlanacağınıza eminim, işte, bu yüzden bu son yıl isteğe bağlıdır. Genelde Flamma öğrencileri zoru sevdiklerinden, son yılı da tamamlarlar; ama başta da söylediğim gibi zorunlu değil.” Uzun konuşmalardan etkilenmeyen genç kızın, akıma kapılmasının lanet(!) nedeni neydi? Melodik ses sahibinin, kusursuz bir edayla, sınıfı turlayışını izledi. Yanından geçtiğindeyse, nefes almayı bıraktı. Daha önce böyle bir kudretle karşılaşmadığından, adı gibi emindi. Sahi, adı neydi? Ardından dediklerini irdeledi: Bir sene daha burada kalmak. Genellemeler, bir olaydan soğuması için yeterliydi; ama her nasılsa, hırs delisi olma düşüncesiyle mest olmuştu. Daha erken olduğunu vurgulayarak, kulak kesildi. “Ben Ateş Elementi Profesörünüz olmakla birlikte, Flamma Bölüm başkanıyım, yani, en çok göreceğiniz profesörlerden biriyim. Siz buraya yeni geldiğiniz için her sorununuzda bana gelebilirsiniz. Unutmayın, ben size yardımcı olabilecek biriyim, dadınız değil. Ailenizden ayrıldığınızın farkındayım; ama burası mızmızlanma yeri değil. Burası, sizin gibi özel öğrencilerin gelebildiği özel bir okul. Sıradan okullardaki gibi derslerle karşılaşmayı veya sıradan günler geçireceğinizi düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Flamma Bölümü cesaret ve tutkunun yeridir. Eğer bunların kendisinde eksik olduğunu düşünen varsa dersliği terk etsin demeyeceğim, aksine, onların bu özelliklerini dışarıya vurmalarına yardımcı olacağım.” Dişinin gözleri, öğrencilerinin üzerinde dolaşırken, keskin bir dönüş eşliğinde, dersliğin ortasına ulaştı. Birkaç saniye sonra gelen gülümsemeyle, ateşin arasında ne fark vardı? Üstelik giderek büyüyen gülümsemesi, JJ’e bir şeyler hatırlatıyordu: Annesi gibi şeyler. Kutsal şeyler.

“Ateş elementi, cesareti, tutkuyu ve sıcaklığı simgeler. Hepiniz, içinizde, ateş elementiyle beraber bu özellikleri de taşıyorsunuz. Ateş, söz dinleyen bir element değildir; aksine, haylaz bir çocuktur. Onu kullanmayı ve kontrol altına almayı öğrenemezseniz, ateş, sizi yakar. Tabi gerçek anlamda bir yanmadan bahsetmiyorum size, daha çok gücünüz kontrol altında olmadığı için, size zorluklar çıkartır. Bunu açıklaması biraz güç…” Kadın, özenle yapılmış saçlarını, elleriyle taradı. Ne zaman kelimeler yetmese, aynısını yapardı. Bunu, ondan başkasının anlayamaması gayet normaldi. O ana kadar, onu süzmeyi düşünmemişti. Oysa, güzel bir elbise giymiş, hiç de fena sayılamayacak bir şekilde makyaj yapmış ve asıl darbeyi, güzel topuklu ayakkabılarla vurmuştu. İmrendiğini söylese, abartır mıydı? Bir yalan daha ne değiştirirdi ki? Sakınca görmemeyi adet edinmişti. “Ateş kontrol altına alınmadığında, kişiden kişiye değişen tepkiler vermiştir. Bu, kullanıcının davranışlarıyla ve kişiliğiyle paralellik gösterir. İradeniz güçlü değilse, ateşi kontrol etmeniz zordur. Çünkü içinizde yanıp duran büyüye dokunmamak çok zordur. Bazen, onu fazla davet etmek, sizi, ona bağımlı hale getirir. Bu da sizin ateşe ait olmanıza yol açar.” dedi. Jolene, ateşe ait olmak isteyeceğini hiç düşünmemişti. Teorik kısmın bitmesini isteyip istemediğine de karar verememişti üstelik. Dinlemeye devam etti – ilk defa bu kadar dikkatliydi – en derin ironinin içine kapandığı gerçeğini koklaya koklaya. Sınıftan, tam anlamıyla, çıt çıkmıyordu. Asla kadın gibi olamayacağını bilmek, onu zedelemiş miydi? Belki. Belki de anlık bir hevesti, ne de olsa realist sayılmazdı.
“Dersimizin teori kısmı bitti Flamma öğrencileri, şimdi, sıra, bir şeyler öğrenmeye, içimizdeki gücü yönetmeye geldi. İlk önce sizlerden, beni izlemenizi istiyorum. Bu fazlasıyla basit bir şey, sadece kontrolün sizde olduğuna emin olmalısınız, ateş size itaat edecektir.” dedi. Heyecanlanan kervana, sorgusuzca katılırken, kadının, gözlerini kapayışını ve narin hareketlerini izledi. Bunu yapması nasıl da mümkün olabiliyordu? Her daim narin biri, ateş gibi vahşi bir şeye –ona nasıl hitap edeceğini bilememişti, belki de Tanrı’nın ta kendisiydi– nasıl hükmedebilirdi? ‘Belki de öyle yapmıyordur.’ Öyle olmadığı ise, aklının ucundan bile geçmemişti. Kadının aldığı derin nefesten, alev topuna kadar, hiçbir ayrıntıyı kaçırmadı. Herkesten çıkan şaşkınlık nidalarına eşlik edemeyecek kadar büyülenmişti. Ateşin, kadının mavi gözlerine yansıyışını izledi. Tekrar gülümserken, gözlerindeki de neydi? İstek mi? “Ateşi davet etmek kolaydır; ama kontrol etmek zordur. Bu yaptığım, küçük bir ateş topu. Avcunuzda yükseldiğinde, elinizi, dıştan içe doğru çevirip, ileriye doğru salladığınızda, ateş topu belirlediğiniz yere ulaşıp, hedefinizi yakacaktır. İşte, aynen böyle.” Ardından elini duvara doğru savurdu ve duvardaki bembeyaz örtüyü yaktı. Diğer örtülerin de, Jolene yerine, kadını tercih ettiği açıktı. Bu gülünç müydü? ‘Neden olmasın?’ Her zaman garip şeyler olur. Tıpkı şu an olduğu gibi. “Şimdi, hepinizden ayağa kalmanızı ve ateşi davet etmenizi istiyorum. Gözlerinizi kapatın, ben, sizi yönlendireceğim.” Sınıfla beraber ayağa kalkarken, tereddütü, genzinde dahi hissediyordu. Gözlerini kapadı ve isteğini gizleyebilecek kadar ciddi bir ifade takındı. “Ateş, sizin bir parçanız, o olmadan, bir bütün değilsiniz. Ateş, her bir hücrenizde alev alev yanıyor, tek yapmanız gereken, onu hissedip, harekete geçirmek. Fiziksel bir şey yapmanıza gerek yok, şimdilik, sadece düşünün. Ateş, hücrelerinizden, avucunuza doğru dalgalar halinde toplanıyor. Sağ avuçlarınızı açıp, yukarıya doğru kaldırın. Ateş hala içinizde, avucunuzun ortasında, derinizin altından dışarıya çıkmak için sabırsızlanıyor. Ateşin derinizin altında kalmasını sağlamak için ona emirler verin, orada kalmalı, daha dışarıya çıkmasının zamanı değil. Ateş sizin olabilir; ama oyuncağınız değil veya köleniz… Ona saygı duyun, o olmasaydı, yine özel birileri olabilirdiniz; ama farklı şekillerde. Ateşin üzerindeki kontrolü sağladığınızı hissettiğinizde, artık, dışarıya çıkmasını izin verebilirsiniz. Zihninizde şekillenen görüntü, küçük bir ateş topu, elinizin biraz üzerinde yanan bir ateş topu, eğer, havada kalmasına konsantre olamazsanız, her şeyi berbat edebilirsiniz.”
Yoğunlaşma kelimesinin anlamıyla yarattığı ahenk, şaşırılması gereken bir görüntüydü. Kadının her sözünü dinlemesi ve aynen uygulaması, garip bir şeyler döndüğünün göstergesi değil de neydi? Ellerini birbirine vurunca, gözlerini açtı, diğerleri gibi. Kadını dinlerken, konsantre olmayı deniyordu. “Şimdi yerlerinize oturabilirsiniz. Kendinizi hazır hissettiğinizde, yanıma gelip, bunu belirtmeniz yeterli. Bu ders saati içinde hepiniz yanıma geleceksiniz, bu aklınızdan çıkmasın ve bir şey daha ilk seferde yapamamanız sizin güçsüz olduğunuzun göstergesi değildir, sadece yeterince kendinizi vermediğinizin göstergesidir.” Kadın, kürsüsüne yürüdü, sandalyesini çekti ve oturdu. O an başlaması olası bir güven sorununu, evrenin yirmi kat altına yolladı. ‘Hayır.’ İradeli bir kızdı, korkak değil. Sınıftan gelen seslerden, moral edinmeye çalıştı. Bir çocuğun sesindeki kaçınılmaz hırs, JJ’in yerinden kalkmasına ve kendinden emin adımlarla ilerlemesine, gerektiğinden fazla yardım etmişti. Sol avcuna tüm enerjisini aktardı. Annesini hissederek yaptı bunu. Herkesin arzuladığı hakimiyete rağmen, ateşle dost olmak istediğine karar verdi. Ne zamandan beri merhamet barındırıyordu? Her saniye değişiyordu. Zaman, tozlara dönüşmüşken, içindeki arzu yanıyordu. Yoksa ateş miydi yanan? Tüm benliğiyle odaklandı ve gözlerini kapattı.

Out: Normalde konuşmaları pek kullanmam; ama Jolene üzerindeki hakimiyetinizi vurgulamak istedim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
1. Ateş Dersi | 1. Sınıflar
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» 1. Su Dersi. ~ 1. Sınıflar.
» 2. Su Dersi. ~ 1. Sınıflar.
» 1. Toprak Dersi || 1. Sınıflar
» 1. Hava Dersi / 1. Sınıflar
» 1. Karanlık Büyülerden Korunma Dersi / 1. Sınıflar

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Fantasia RPG :: Magia Adası ve Büyü Okulu :: Element Derslikleri :: Ateş Dersliği-
Buraya geçin: